BASINA VE KAMUOYUNA!..

‘’Doğru Çizgi Ekibi’’ olarak 15. Dönem seçimlerinde Odamızın yönetimine aday olduk ve değerli üyelerimizin destekleri ile bu göreve layık görüldük. Mesleğimize ve kentimize olan sorumluluklarımızın bilinciyle geçirdiğimiz 2 yıllık dönemimizin sonuna geldik. Kapsayıcı, şeffaf, etkin ve geleceğimize entegre bir Mimarlar Odası için çabalayacağımıza söz vermiştik. En başından bu yana kolektif bilincin aşamayacağı hiçbir engel olmadığına inandık ve yolumuza böyle devam ettik. Gelecek dönemde de aynı bilinçle mesleğimiz, meslektaşlarımız ve kamu yararı adına yapacağımız tüm çalışmalarımızı…

"BASINA VE KAMUOYUNA!.."

EMEL KEYSAN

         Bu kez sanatçı konuğumuz, geçtiğimiz mayıs ayında kişisel sergilerine bir yenisini daha ekleyen Ressam Emel Keysan. Emel Keysan ile ilk karşılaşmamız 2005 yılında katıldığımız öğretmenler günü sergisinde denk gelir. Gözlerinin içiyle gülümseyen bu kadın, ileride Güzel Sanatlar Lisesinde çalışmam için beni cesaretlendirecek, çok geçmeden samimi paylaşım ve sanat sohbetlerinde bulunacağımız mesai arkadaşıma dönüşecekti. Kaderin ağlarımızı örmesi, yollarımızın kısa sürede kesişmesi Emel ile dostluğumuzu meslektaşlıktan öte kader ortaklığına dönüştürecekti. Öyle ki resimle tanışmamız, öğrencilik ve…

"EMEL KEYSAN"

30 AĞUSTOS

İTAATİ REDDEDİP BİR MİLLETİ ÇÖKÜŞ VE ÇÜRÜMEDEN KURTARANLARIN İRADESİDİR Direnmek veya teslim olmak arasında bir tercihtir 30 Ağustos. 600 yıllık bir imparatorluk geçmişini bir İngiliz zırhlısına yükleyip memleketi terk edenlerin de bir tercihi vardı, bir milletin sorumluluğunu yüklenip Bandırma Vapuru ile Karadeniz’e açılanların da… Paylaşım anlaşmaları imzalayıp, emperyalist barbarlığa teslim olanların da bir tercihi vardı; kurtuluş kıvılcımlarını aleve dönüştürerek sonunda cumhuriyet olan bir devrim stratejisiyle Anadolu’da ulusal kurtuluşu adım adım gerçekleştirenlerin de… İtaati ve itaat…

"30 AĞUSTOS"

GİTMEK GEREK BAZEN…

Hep hayalimdi. Deniz kenarı bir yerlere yerleşeyim bahçe içinde ve denizi gören bir  evim olsun, çiçekler yetiştireyim akşamları gün batımında oturup yazılar yazayım. Sabahları kalkıp deniz kenarında yürüyüşler yapayım. Ama bunu nasıl yaparım ne zaman yaparım ya da yapabilir miyim diye düşünürken bir anda kuzenim arayıp tamda benim istediğim gibi bir ev bulduğunu, isteyip istemeyeceğimi sordu. Bir anda hiç hesapta yokken karşıma çıkıvermişti hayallerimdeki evim. Ne yapsam bilemedim. Her şeyi, herkesi bir anda bırakıp gidebilecek…

"GİTMEK GEREK BAZEN…"

İNSANLIĞIN MERHAMETİDİR KADINLAR!

Kadın hayatın vicdanı, merhametidir aslında. Yaşamdan kadını çıkardığınızda geriye kocaman bir “çirkinlik” kalır. Bir kadının kadife gibi sesi ve elleri her neye temas ederse ona can olur, nefes olur. Varlığı huzur ve güven verir. Şefkati ile sarıp sarmaladığında iyileşmeyecek yara bere yoktur. Annedir o, eştir, yoldaştır, evlattır… O reklamın da söylediği gibi evin aşçısı, doktoru, bahçıvanı yani evin süper kahramanıdır o. Dışarıdan bakıldığında kırılgandır kadın, incedir, naiftir, duygularının esiridir. Ama gerçekte öyle mi ya? Kadın…

"İNSANLIĞIN MERHAMETİDİR KADINLAR!"

EKMEK, ŞARAP, SEN VE BEN…

Bir de sabahın dördü… diye devam eden mısraları bilenler bilir en çok da aşık olanlar, aşk acısı çekenler, yolu sevdayla kesişenler mırıldanır bu dizeleri. Sen ve ben… İki kişilik bir dünyanın adıdır aşk… İki kişilik bir dünya, iki kişilik bir hayat ve içinde sonsuz duygunun devir daim ettiği ayrı bir gezegen. Sahi aşık olan kişi bu dünyayla bağını koruyabilir mi yoksa başka bir alemde mi sürdürür varlığını? Aşk bir kapışmadır. Çetin bir karşılaşma üstelik… Hakkını…

"EKMEK, ŞARAP, SEN VE BEN…"

DÜŞLE GERÇEK ARASINDA

Gözlerinde boş bir ifade, hiçbir şey söylemeden, hiç hareket etmeden, öylece denize bakıyordu. Buraya birlikte gelmişler, çok güzel anlar geçirmişler ve tekrar buraya gelmek için plan yapmışlardı. Orda o kadar mutlulardı ki; o anları düşündükçe gözleri dolu dolu oluyordu.  Gözlerinden akmasın diye tuttuğu gözyaşlarını, akarsa bir daha durduramayacağının farkındalığı ile kendini sıkıyordu. Ne kadar sıksa da gözyaşları son engeli de aşmıştı… Herkesin neşe ile sevinçle karşıladığı yaz gelip çatmıştı. Aslında yaz en sevdiği mevsimdi. Yaz…

"DÜŞLE GERÇEK ARASINDA"

TEYZE OLMAK…

Teyze olacağım müjdesini aldığınız andan itibaren, yaşadığıniz mutluluk inanılmazdır.  Birine hiç görmeden, dokunmadan bu kadar büyük bir sevgi hissetmek şaşırtıcıdır.  O  günden sonra her anını takip eder, kardeşinizle muayenelere gider, ultrason fotoğraflarına bakıp  acaba bana benziyor mu? Benzemiyor mu?  diye bakar durursunuz. İlk kucağınıza  aldığınız an ki  duygu inanılmazdır. Çocuklarınız olsa bile,  bu duygu bambaşkadır. Minicik suratına, şeffaf tırnaklarına, kokusuna âşık olursunuz. Öpmelere doyamaz; başkası kucağına aldığında sanki inticek zarar verecek gibi kıskanır rahatsız olursunuz.…

"TEYZE OLMAK…"

BAHARLA BİRLİKTE YENİ UMUTLAR YEŞERTECEĞİZ

Sevgili Denizli Life okuyucuları, yine dopdolu ve keyifli bir sayı ile sizlerle birlikteyiz. Denizli Life ailesi olarak, daima en iyisini yapabilmek için bitmeyen bir enerjiyle okuyucularımızın nabzını tutmak için çabalıyoruz. Yola çıktığımız ilk günden beri sizlere daha iyisini sunabildiğimiz sürece mutluyuz. Şubat ve Mart ayları kışın bitimi baharın habercisidir. Bizim de içinde bulunduğumuz zor günleriaşıp baharla birlikte yeni umutlar yeşerteceğimize inanıyorum. Doğayı sevelim, hayvanları sevelim, insanları sevelim,kadınlarımıza ve çocuklarımıza şiddet uygulamaya bir son verelim. Stres,…

"BAHARLA BİRLİKTE YENİ UMUTLAR YEŞERTECEĞİZ"

ÇALIŞMAK YA DA ÇALIŞMAMAK! İŞTE BÜTÜN MESELE BU!

Ünlü İngiliz şair William Shakespeare bir oyununda  “Olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele bu” diye kült bir cümle kurmuş bundan yüzlerce yıl önce. Bu cümle kalıbı hemen her durumda kullanıldı. Ben de naçizane 8 Mart Dünya Kadınlar günü için uygun buldum. “Çalışmak ya da çalışmamak! İşte bütün mesele bu!” “BAŞARILI KADIN” KİMDİR? Günümüz koşullarında bir kadın iş hayatında yer almıyorsa anne ve eş olması yeterli görülmüyor. Çünkü kadınların iş hayatında var olması toplumsal hayattaki…

"ÇALIŞMAK YA DA ÇALIŞMAMAK! İŞTE BÜTÜN MESELE BU!"