Bayram sabahına uyanan çocuklar gibi erkenden ayağa kalktı. Saatin alarmını kurmuştu ama ondan önce uyanmıştı. Önemsediği günlerde hep böyle olurdu.
Akşamdan yıkayıp balkona serdiği gömleğini ve pantolonunu alarak salondaki koltuğun üzerine bıraktı. Tıraşını oldu.
Duşa girerken ütünün fişini prize taktı zaman kazanmak için; öyle ki suyunu bile akşamdan hazırlamış,
tahtasını salona kurmuştu.Huyu kurusun aceleciliği meşhurdu. Duştan çabuk çıktı. Çizgili pijamalarını giydi tekrar.
Salona döndüğünde televizyonu açtı. Haber kanalını ayarladı.
“Belli mi olur bakarsın iptal ediverirler, heyecanlandığımızla kalırız,” diye söylendi kendi kendine. Koltuktaki
gömleği alarak tozunu atmak ister gibi çırptı. “Rahmetli hatun böyle yapardı. Kırışıklılığı açılır, kolay ütülenir.”
Ütünün düğmesini bastıkça püsküren buharın sıcaklığı salona dağılıyordu. Alnında biriken teri elinin
tersiyle sildi, etrafına bakındı, ütülediği gömleği koyacak yer bulamayınca çizgili pijama ceketini çıkararak
gömleği sırtına geçiriverdi. “Nasıl olsa giyeceğim. Ha şimdi giymişim
ha birazdan, ne değişir ki?” Pantolonu ütü tahtasına geçirerek ütülemeye başladı. Kulağı sunucunun sesindeydi.
Sunucu anlatıyordu.“Bildiğiniz gibi, Bakanlıktan yapılan 21.03.2020 tarihli açıklamada,
o gece yarısı saat 24.00 itibariyle 65 yaş ve üstü; ayrıca kronik rahatsızlığı
olan vatandaşlarımızın ikametlerinden dışarı çıkmaları, park, bahçe gibi açık alanlarda dolaşmaları İl İdaresi Kanunun 11. Maddesi ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunun 27. Maddesi kapsamında
sınırlandırılmıştı. 65 yaş ve üzeri ile bağışıklık sistemi düşük ve kronik
akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp/damar hastalığı, böbrek,hipertansiyon ve karaciğer hastalığı olanlar ile bağışıklık
sistemini bozan ilaçları kullanan; ikametlerinden dışarı çıkmaları, açık alanlarda, parklarda dolaşmaları ve
toplu ulaşım araçları ile seyahat etmeleri sınırlandırılarak sokağa çıkmaları yasaklanan vatandaşlarımıza önceki
gün müjdeli bir haber gelmişti. Verilen müjde ile beraber sabırsızlıkla bugünü bekleyen altmış beş yaş ve üstü, saat
11.00’i iple çekiyor. Günlerden beri ilk kez dışarı çıkacaklar.” “Hadi oradan! Çokbilmiş. İple çekiyormuşuz.”
Yaşlı adam pantolonun ütüsünün bozulmamasını dikkat ederek koltuğun üzerine koydu. Ütüyü ve tahtasını salondan kaldırdı, yerlerine yerleştirdi.Saatine baktı.“Daha zaman var.”Pantolon kırışmasın diye giymedi, tv koltuğuna oturdu, kanallar arasında gezinmeye başladı. Elli gündür evde hapisti.
Hanımı iki yıl olmuştu vefat edeli, bir kızı bir oğlu vardı ama onlar da başka şehirlerdeydi. “Gel baba bizimle kal diyorlardı,” gitmiyordu.
Eli ayağı tutarken çocukları da olsa bir başkasına yük olmak işine gelmezdi. Hem böyle daha özgürdü. Sabah ve akşamüzeri parkta yaptığı yürüyüşler, sokağın köşesindeki kahvede eğleştiği bir saat yetiyordu
ona. Evinde vakit geçirmeyi seviyordu. Yemeğini, temizliğini yapar; çamaşırını bulaşığını yıkar sonra televizyon izlerdi. Bunlardan başka bol bol kitap okurdu.
Hiç sıkılmazdı; lakin şu korana günleri iğne gibi batmıştı. Sıkılmıştı, hem de çok… Ne yaptığı yemeğin tadı
tuzu vardı, ne de okuduğu kitapların anlamı. Haber kanalını açtı yeniden. Spikerin konuşması devam ediyordu.
“65 yaş ve üstü için son on beş dakika.”Kapının zili çaldı. “Bekir’dir.”Televizyonu kapattı. Kapıyı açtı.“Ooo!.. Gömleği giymişsiniz, hazırlanıyordunuz galiba? Ben çöpünüzü almak için gelmiştim.”
“Tamam. Bekler misin?” Elindeki çöp poşetini uzattı sonra vazgeçti.
Gülümsedi, “Kusura bakma Bekir Efendi. Bugün çöpümü kendim atacağım. Teşekkür
ederim.” Poşeti kapının önüne bıraktı.Bekir Efendi merdivenlere yöneldi.
“İyi gezmeler.”
“Teşekkürler.”Daha fazla duramadı. Vestiyerden hırkasını, şapkasını
ve bastonunu aldı.
Ayakkabılarını giydiği gibi bahçeye indi.
“Beş dakika da bahçede beklerim.”
Tam 11.00’de sokağa çıktı.
Çöpü bıraktı, bir an ne yapacağını nereye gideceğini bilemedi. Sudan çıkmış balık
gibiydi sanki. Parka doğru uzanan caddede yürümeye başladı. Karşılaştığı kişilerin tebessümlerine içtenlikle
karşılık verdi; ta ki son tebessümdeki farkı hissedinceye kadar. Başını eğince, çizgili pijama altını gördü. Yüzü kıpkırmızı
oldu.
“Ahh, ah! Karım yaşasaydı bu hale düşmezdim.”
Telaşla eve döndü, pantolonu koltukta duruyordu.
Pijamasını çıkartıp pantolonunu giydi; yalnızlığını bir
nebze de olsa unutmak için kendini tekrar sokağa attı.