CORONAVİRÜS Gölgesinde 2020

BİRAZ YORULDUK AMA UMUDUMUZ BAKİDİR HER DAİM

Keşke kötü bir rüya olsa ya da bir bilgisayar oyunu… Yatağımızdan uyansak ve yeni gün, dün nasıl bıraktıysak aynı yerinde bizi bekliyor olsa… Bilgisayarımızı kapattığımızda, en fazla, uzunca bir süre bilgisayar oyunu oynadığımız için annemizin tatlı azarını işitsek…

Ne güzel olurdu. Ama değil maalesef…

Koskoca bir yıl gerçek bir kabus yaşadık ve hala da yaşıyoruz. Bütün dünya korku tüneline girdi sanki.

Hayatımızda duymadığımız kelimeleri ezbere biliyoruz artık. Birinci dalga, pik noktası, yeni normal, ikinci dalga derken 2020 yılı kayıp gitti avuçlarımızdan.

Beşikteki bebekten; en ücra köşelerde yaşayan insanlara kadar herkes nasibini aldı bu uğursuz virüsten. Covid-19 insan ayrımı yapmadı hiç. Zengin-fakir,siyah-beyaz, ünlü-ünsüz demedi

İnsan olması yeterliydi ve önüne geleni deviriverdi. Acı kayıplar yaşadık, dahası acımızı bile yaşayamadık. Cenazelerimiz kimsesizler gibi defnedildi. Taziyeye gidemedik, taziye kabul edemedik. İnsanı değerlerimizin çoğunu kaybettik. Herkes acısını, hastalığını tek başına yaşamak zorunda kaldı. Covid-19’un en büyük başarısı insanları büyük bir yalnızlığa hapsetmiş olmasıydı belki de. Aynı evde yaşayan insanlar bile ayrı ayrı odalarda, birbirlerinden ölesiye korkarak yaşamını sürdürmeye çalıştı. Salgından korunmanın en etkili

yolu izolasyon denildi. Dünya genelinde insanlar evlerine çekildi. Günlerce evlerden çıkılmaması istendi. İnsanlar evlere kapanmak zorunda kalınca sokak hayvanları sahipsiz kaldı. Neyse ki yetkililer güvercinlerden tutunda dağ başlarındaki yabani hayvanlara kadar düşündüler de yiyecek dağıttılar.

Polisler asayiş olaylarını takip etmekten çok evlere ekmek dağıtır oldu. Maması biten bebeğe, emziği kaybolan yavruya polis amcaları yetişti. Eee bu tarz haberler de içimizi ısıttı doğal olarak.

    Covid-19, kapımızı çaldığında önce hiç ciddiye almadık. Hani o        “yurdum  insanı” hallerimizle bir güzel dalgamızı geçtik, doya doya    da eğlendik. Sonra, sonrası yok işte. Kadar çok şeyden mahrum kaldık ki saymakla bitmez. Çocuklar parklara, öğrenciler okula, anne babalar evlatlarına hasret kaldı. Küçücük şeyler ne kadar önemliymiş hayatımızda. Bir bankta oturabilmek;

dilediğimiz zaman seyahat edebilmek; eş, dost, akraba, arkadaş buluşmaları ne de kıymetliymiş de biz bilememişiz. Meğer herkes ve her şey birbirine görünmez iplerle bağlıymış da haberimiz yokmuş.

İnsanlık 2. dünya savaşından sonra böyle bir kriz görmedi. Krizler genellikle ekonomiler üzerine olurdu ama global çapta böylesi bir krize daha önce rastlanmamış; en ütopik senaryolarda bile hayal edilmemişti.

Belki de edildi de insanların çoğu undan haberdar olmadı. Zira başta film endüstrisi olmak üzere sanat dünyasının pek çok kolu Covid-19’un ipuçlarını sessizce vermiş geçmiş yıllarda. Covid-19, adını bile gizleme ihtiyacı duymadan; çizgi romanlara, fantastik bilim kurgu dizilerine hatta çizgi filmlere bile konu olmuş. Bütün

bunlar kötü bir tesadüften mi ibaret, dünya bu salgına önceden hazırlanmak mı istendi yoksa birileri bizimle dalga mı geçiyor bilinmez. Komplo teorisyenleri daha uzun yıllar bu meseleyi tartışacak gibi görünüyor.

Dünyanın pek çok gizemli olayı gibi bu salgın da asla tam olarak çözülemeyecek olaylar listesine en tepeden giriş yaptı bile.

Covid-19 tüm insanlığı temellerinden  sarstı desek abartmış olmayız kuşkusuz. kime ve neye inanacağımızı şaşırdık.

Anlı şanlı uluslararası kurumlar tartışılır hale geldi. Bilim adamları bile bazen güvenilirliğini kaybetti. Koca koca ülkeler birbirlerinin tıbbi malzemelerini çaldı. Evet, bildiğimiz çaldı.

Bütün bu karmaşanın orta yerinde kalan biz faniler de kim ne dediyse ona inandık. Ya da inanmaya mecbur bırakıldık.

TÜNELİN UCUNDA

IŞIK GÖRÜNDÜ MÜ? Şimdilik görünmüş gibi… Pek çok ülke ardı ardına aşı çalışmalarıyla ilgili olumlu açıklamalar yapıyor. Benim aşım

yüzde şu kadar etkili, benim ki bu kadar etkili vs… Hiç kuşkusuz bu salgın döneminin kazananları olacak. Aşıyı bulan bilim insanları ve ülkeler bir yıldız gibi parlayacak. Salgının kaybedenleri ise adı bile bilinmeyen milyonlarca insan. Hayatını kaybedenlerden kaybedenlerden daha çok işini ve daha çok işini ve tam bir ekonomik çöküntü yaşayan insanlar.

    Bütün bu olumsuzluklara rağmen yepyeni bir yıl var önümüzde.        Belki eski heyecanımız yok ama yine de yeni yıla büyük umutlarla giriyoruz. Her şeyden önce sağlıklı günlerimize dönebilmeyi diliyoruz. Eski normal hayatımıza dönüp, bütün gücümüz ve enerjimizle geride

bıraktığımız 2020’nin yaralarını sarmak istiyoruz. Belki yorulduk, yıldık ama yıkılmadık. İnsan var olduğu sürece onu hayatta tutacak en büyük güç olan umut da hep var demektir. Yeni yıl tüm insanlığa sağlık getirsin,gerisi hallolur.

Bir cevap yazın