MOR CEPKEN MANİFESTOSU

DENİZLİ TABİP ODASI

Saygıdeğer Basın mensupları ve Çok değerli Misafirler, ….

Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesi ile kadınlar özel ve sosyal yaşamlarında erkeklerle eşit yurttaşlık hakkını kazanmıştır.

Günümüzde ise;

  çalışma, idare ve sosyal yaşamda eşit yer alamamakta,

  hatta maalesef hergün yüzlerce kadınımız sözel, fiziksel şiddete maruz kalıp, ya sakatlanmakta yada canından olmaktadır.

Bu üzücü durum ulusal ve uluslararası düzeyde utanç verici ve hak etmediğimiz bir tablo çizmektedir.   

NE İSTİYORUZ ? NE YAPMALIYIZ ?

Cevap basit,

1. İstanbul sözleşmesinin tekrar kabul edilmelidir!

2. Kadınlarla birlikte politika üretecek bir Kadın Bakanlığı açılmalıdır!

3. Medeni kanundaki 17 yaş olan evilik yaşı bu yaşın üzerine çıkarılmalıdır. Çünkü kanunlarımıza göre 17 yaşındaki kişi bir çocuktur ve reşit bile sayılmamaktadır!

4. Çalışan kadında doğum izinleri 16 haftadan 32 haftaya çıkarılmalı ve iyileşme sürecinde kadın ekonomik olarak desteklenmelidir!

5. Kadın girişimciliği ve kadın kooperatifçiliği geliştirilmelidir.

6. Sermayesi olmayan kadınlara üretim ve pazarlama fırsatları verilmeli ve ekonomik özgürlükleri sağlanarak kendi ayakları üzerinde durabilen bireyler olmaları için desteklenmelidir.

—————————-

7. Şiddet uygulayan ve şiddet eğilimli kişilerden kadınlarımızın korunabilmesi için 6284 sayılı yasayla verilen koruma tedbirleri; telefonlarda uygulamaları ve dijital kelepçe gibi yöntemlerle daha güçlü hale getirilmelidir!

8. Şiddet sebebiyle ceza alanların kamu hizmetlerinden yararlanmalarına kısıtlamalar getirilmelidir!

9. Çok kolay satın alınabiliyor ve kadınlar en çok ateşli silahlarla öldürülüyor. Bireysel silahsızlanmayla ilgili çalışmalar derhal olgunlaştırılmalıdır !

—————————

10. Toplumsal farkındalığın artırılması için kadına karşı şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesinde anlamlı bir tarih olan 8 Mart resmi tatil ilan edilmelidir!

—————————-

11. Şimdi bir yasa tasarısı hazırlanıyor. Nasıl mı?

 Planlanan bir torba yasa değişikliği ile

         – Boşanmalar hızlanacak,

         – Velayet, nafaka, kusur, mal paylaşımı gibi çatışmalar boşanma sonrasına bırakılacak,

         – Tedbir nafakası fiilen ortadan kalkacak,

         – Geriye dönük uygulanması ile de şu ana kadar alınan nafaka kesilecek,

Böylece kazanılmış haklarımız elimizden alınacak. NEDEN? Neden böyle bir yasa hazırlanıyor kadınlarımız, toplumumuz ve ülkemiz aleyhine?

Bir kadın, bir anne ve toplumun bir ferdi olarak soruyorum:

Bundan kızlarımız, oğullarımız, gençlerimiz, geleceğimiz, ülkemiz ne kazanacaktır?

Kadınların kazanılmış haklarını tehdit eden, toplumsal yaşamı geri götürecek söylem ve girişimlere son verilmesini istiyoruz!

Tam tersi, bu koşulların çağın gereklerine göre daha da geliştirilmesini istiyoruz!

Medeni kanunumuza sahip çıkıyoruz. Medeni Kanun ile kazanılmış haklar kadınların elinden alınamaz!

—————————–

12. Ancak; elbette ki mücadelenin sadece yasal düzenlemeyle kalması yeterli değildir!

Toplumsal duyarlılık ve farkındalık gerçekleşmelidir.

Peki, Bunun için ne yapılmalı ?

Elbette ki EĞİTİM, EĞİTİM, EĞİTİM…

Bu konular resmi eğitim müfredatına alınmalı, ana okuldan başlayarak çocuklarda eşitlik bilinci yerleştirilmelidir!

Sadece okullarda değil, topluma ve bireye hitap edilen tüm kurum ve kuruluşlarda farkındalık eğitimleri verilmelidir!

——————————-

13. Politikacılarımızdan beklentilerimiz var;

İstanbul Sözleşmesinin ivedilikle tekrar yürürlüğü girmesi için gerekenler yapılmalıdır!

TBMM Genel Kurulu’nda kadına şiddet ve kadın cinayetlerinden daha fazla söz açılmalıdır!

——————————-

Kadına saygı göstererek en iyi eğitimi veren milletler daima bir adım öndedirler. Çünkü ilk öğretmenimiz annelerimizdir.

Aslında ana-erkil kültürümüzde kadınana’larımız akıl ve vicdan anıtı bilge ve topluma yön veren kişilerdi. Bizler Nene Hatunların, Kara Fatmaların, Zübeyde Hanımların kızlarıyız.

Toplumsal yaşamda kadını merkeze koyan kültürümüz Türkçemize de yansımıştır. Örneğin “anayasa” deriz, “bir konunun ana faktörleri şunlardır” deriz, “bir filmin ana karakterleri şunlardır” deriz. Bu örnekler çoğaltılabilir.

Üniversite eğitimi gören gençlerimize bakınız. Kız ve erkek öğrenci sayıları yaklaşık olarak denktir.

Buradan bir kadın Hekim olarak sizlere sesleniyorum. Ülkedeki hekim sayımız erkeklerimizle benzerdir. Bu durum hukukçular, mühendisler, öğretmenler ve diğer akademik meslek grupları için de geçerlidir.

Bu oranın iş hayatında, politikada, TBMM’de, her türlü mecliste, idarede ve sosyal hayatta benzer olması gerekmez mi?

Aksi takdirde yetişmiş insan gücümüzün de yarısını kullanmamış olmuyor muyuz?

Gençler!

Özgür ve iyi yetişmiş birer Cumhuriyet kadını olarak değerinizi bilin ve toplumun her kademesinde hakkınızı almak ve ülkenize değer katmak için mücadele etmekten bir an geri durmayın!

Saygılarımı sunuyorum.

Dr. B. Fercem Erbay

Denizli Tabip Odası Genel Sekreteri

Bir cevap yazın