OKAN KONYALIOĞLU: ANA HEDEFİMİZ DENİZLİ’Yİ BEŞİNCİ BÜYÜK SANAYİ ŞEHRİ YAPMAK

Okan Konyalıoğlu’nun Denizli Sanayi Odası Başkanlığı için adaylığını açıklaması iş dünyasında büyük heyecan yarattı. Konyalıoğlu, 1992 yılında katıldığı küçük ölçekli aile şirketi ile başladığı iş hayatında, bugün Denizli sanayisi için oldukça önemli bir yere sahip. Sanayiye gönül vermiş bir iş insanı olarak yaklaşık 25 yıldır önemli sivil toplum kuruluşlarında farklı pozisyonlarda görev alarak iş dünyasının pek çok noktasında farklı tecrübeler edinmiş. Denizli Genç İş Adamları Derneği (DEGİAD), Denizli Sanayici İş Adamları Derneği (DESİAD), Güney Ege Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (GESİFED) Başkan Vekilliği, KALDER Ege Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanlığı, Sanayi Odası Başkan Vekilliği, Çardak Organize Sanayi Odası Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanlığı ve aile şirketleri olan ASKON Demir Çelik A.Ş. Genel Müdürlüğü gibi.  Okan Konyalıoğlu bugün iş hayatında geride bıraktığı 30 yılın ardından edindiği bilgi ve tecrübelerini Denizli sanayisine daha büyük katkılar sunabilmek için başkan vekilliği görevini yürüttüğü Sanayi Odası’nın başkanlığını kazanarak taçlandırmak arzusunda. Okan Bey ile başkan adaylığını ve hayata geçirmeyi arzu ettiği projelerini siz değerli okurlarımız için konuştuk.

1992 YILINDAN BU YANA ONLARCA KRİZ VE EKONOMİK DEPRESYONLA KARŞILAŞTIK

Okan Konyalıoğlu kimdir derseniz, 1969 Denizli doğumluyum. İlkokulu Gazi ilkokulunda okudum, ortaokul ve liseyi yatılı olarak İzmir Bornova Anadolu Lisesi’nde okudum. Ortadoğu Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü’nden mezunum. Okulu bitirir bitirmez iş hayatına atıldım. Babam ortaklarından ayrılmıştı o dönem, biraz da sağlık sorunları baş göstermişti. Destek olmak için gelmek durumunda hissettim kendimi. Böylece 4 çalışanımız, babam ve ben olmak üzere toplamda 6 kişilik yolculuğumuz sanayide böyle başladı. Metal ticareti; yassı mamülü yarı mamül haline getirerek, form vererek, öncelikle yakın çevre illere; zamanla bütün Türkiye’ye hem ham madde olarak hem de yarı mamül olarak satış ve pazarlama yapmaya başladım. Her geçen gün büyüyen bir yapımız oldu. Ülke ekonomisindeki dalgalanmalarla tabi biz de muhatap olduk. Bu bize çok önemli deneyimler kazandırdı. Ben 1992 yılında iş başı yaptım. 1992’den beri onlarca krizle veya depresyonla karşılaştık ekonomik olarak. Bunların hepsi bende ciddi bir birikim oluşturdu. Zaman içerisinde insan her problemden ders almayı öğreniyor. Problemleri “bu benim için iyi bir deneyim” olarak değerlendiriyorum. Bundan da keyif alıyorum açıkçası. Sanayi odası seçimlerini de bir deneyim olarak görüyorum. Daha önce yaşamadığım bir deneyimdi. Bu deneyimimle, buradan biriktirdiklerimle, hayatımın bir seviye daha üste çıkacağına inanıyorum.

BU İŞLER KİŞİSEL BİR ŞEY DEĞİL EKİP ÇALIŞMASIDIR

Adaylığımı açıklamamın ardından ciddi olumlu geri dönüşler aldık. Adaylığım konusunda beni motive eden arkadaşlarım ve yakın çevrem oldu. 5-6 ay öncesine kadar böyle bir şeyi çok düşünmüyordum ama son otuz yılda DEGİAD’dan başlayan bu macerada DESİAD, GESİFED, KALDER, Organize Sanayi Bölgesi gibi birçok yapının içinde arkadaşlarımla birlikte bulunduk. Birçok arkadaşımız tarafından buralarda edindiğimiz bilgi ve tecrübelerin artık bir seviye daha üste çıkması gerektiği dile getirildi. Bu şekilde motive olduk. Zaten bu işler kişisel bir şey değil ekip çalışmasıdır.  Şuana kadar birlikte yol yürümediğimiz ama bu konuda tecrübeli birçok arkadaşımız da aramıza katıldı. Bu arkadaşlarımızı tanımaktan mutlu oldum. 

BURADA BİZ BİR KOLTUĞUN PEŞİNE DÜŞMEDİK

Burada biz bir koltuğun, bir meclis koltuğunun, bir komite koltuğunun peşinde koşan insanlar değiliz. Denizli sanayisine katkı koymak isteyen insanlar olarak toplandık. Ana hedefimiz Denizli’yi onuncu büyük sanayi şehri olmaktan beşinci büyük sanayi şehri olma yolculuğuna çıkarmak. Bununla ilgili birçok projemiz var. Bunları farklı başlıklar altında birleştirdik. Markalaşma konusunda düşündüklerimiz var. Katma değerli üretime geçiş konusunda düşündüklerimiz var. İş geliştirme konusunda düşündüklerimiz var. Eğitim tarafında ve dijitalleşme tarafında düşündüklerimiz var. Toplantılarımızı canlı yayına alıp daha çok üyemize dokunmak istiyoruz. Çünkü fiziki olarak dokunabileceğimiz insan sayısı bellidir ama buranın 1500 üyesi var.

ÜYELERİMİZİN BİR TUŞ KADAR UZAĞINDA OLMAK İSTİYORUZ

“Sanayi odası ne yapar, bizlere nasıl katkı koyar? Biz oraya nasıl farkındalık getiririz?” diye düşünen bütün arkadaşlarımızın bir tuş kadar uzağında olmak istiyoruz. Dolayısı ile birbirimizi anlayabilir olmak için iletişimde bulunmamız gerekiyor ama fiziki iletişim bir yere kadar. O yüzden dijital dünyanın varlığını kabul ederek yürütürsek bu ilişkiyi, iletişimimizi de artırırız. İletişimimizi artırdığımız zaman birbirimizi anlama yolculuğumuz daha pratik olur diye değerlendiriyoruz ekip olarak. Bu anlamda sanayi odasının toplantılarını canlıya alma fikri oluştu.

FORMEN AKADEMİLER KURACAĞIZ

Bunun ötesinde sanayi odasının kapsamı alanında olan eğitimleri kapsayan bir akademi oluşturmak istiyoruz. Hem teknik tarafta hem yönetsel tarafta. Bunu şöyle anlatayım: Üniversitelerden ilgili bölümlerden mezun olan arkadaşlarımızı biz yönetici olarak alıyoruz. Bu arkadaşlara operatörleri, formenleri teslim ettiğimizde; o operatörlerin, formenlerin hayatları 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl o ortamda, o makinayla geçmiş. Bu dünyayla hiç alakası olmayan arkadaşlarımıza bunları amir olarak teslim ettiğimizde mutlaka çatlak çıkıyor. Ve bu finalde hem teknik bilgi sahibi olduğunu düşünerek gelen mühendis arkadaşlarımızın kendine özgüveninde problem yaratıyor, hem işletmede kayıp oluşuyor, hem de işveren tarafında “ya bu üniversite mezunları yeterli yetkinlikte değil” imajı oluşuyor. Bunu aşmak için formen akademiler kuracağız. Yönetsel beceri tarafını arttırmamız gerekiyor. Bugün bir mühendisin, yeni olmuş bir formenin, operatörlükten formenliğe aktardığımız bir çalışanımızın, bir makineyi çok iyi kullanması onun bir artısıdır ama bir üste çıkardığımızda onun artık insan idare etme yetkinliğini oluşturmamız gerekiyor. O ana kadar ihtiyacı olmayan yetkinlikler bunlar. Şuanda sanayicimizin çok ihtiyacı olan ara elemanı bu şekilde oluşturabiliriz. Teknik bilgiyi dağıtacak akademiler kurmak istiyoruz.

SANAYİCİYE DOKUNACAK HER KONUDA POZİSYON ALMAK İSTİYORUZ

Az önce de dediğim gibi derdimiz şehrin sanayisini ilk on şehirden, ilk beş şehir arasına getirmek. Ve bu yolculukta ihtiyaç olan her noktaya temas etmek istiyoruz. Bugün ön göremediğimiz ama yarın karşımıza çıkacak birçok nokta var. Bir yıl öncesine kadar Avrupa’daki resesyon hiçbir yerde düşünülmüyordu. Bugün o resesyon ekonomik depresyona doğru gitme halinde. Avrupa enerji krizinde. Enerji krizi üretimi etkiliyor. Onların üretiminin düşüyor olması bizden yan sanayi ihtiyaçlarını azaltmalarına sebep oluyor. Bu konular hepsi arka arkaya gelen konular. Dolayısı ile bir şeyleri de ön göremiyoruz. Ama güncel yapıda oluşacak bir sürü mikro proje çıkacaktır. Mikro ihtiyaç çıkacaktır. Biz burada her noktada sanayicinin ihtiyaçlarına yönelik; kimi zaman dillendirme tarafında; kimi zaman yol oluşturma tarafında pozisyon almak istiyoruz. Ankara ofisimizi tekrar canlandırmak istiyoruz. Yani Ankara ofisi rahmetli İsmail Şengün abimizle başlamıştı. Kendisi de eski bir millet vekili olduğu için oradaki networke çok hakimdi. Ankara’da bir işimiz olduğunda o ve ekibi bize hangi kanaldan gidebileceğimizi anlatıp yardımcı oluyordu. Bir akreditasyon merkezi kurmak istiyoruz. Çünkü her sektörün kendince akreditasyon şekilleri var. Bunu sanayi odası bünyesine almak istiyoruz veya sanayi odası anlaşmalı uluslararası akreditasyon firmalarıyla bir arada olmak istiyoruz. Babadağlar Çarşı’sının çok şehir içinde kalmış olması ciddi bir sorun. Bizim çok misafirimiz geliyor ve herkesi yönlendiriyoruz ama otopark sorunu, şehirde vakit kaybetme sorunu yaşıyor misafirlerimiz. Yani İzmir çıkışı veya başka bir çıkışa Denizli’nin ürünlerinin satılabileceği genişletilmiş bir Babadağlar Çarşısı gibi bir organizasyona ön ayak olmak istiyoruz. Orada Denizli kebabı da olur, Hacışerif’te olur, Zafer Gazoz da olur. Babadağlar Çarşısı olur, Karahallılar Çarşısı olur, Buldan olur. Biz sanayi odasını bazı projelerde; aracı olacak, ön ayak olacak, insanları motive edecek, karar verici makamları harekete geçirecek bir unsur olarak da kullanacağız.    

BU BİR VİZYON YARIŞIDIR

Bizim kişilerle, kurumlarla kavgamız yok. Biz burada vizyonumuzu tartışacağız. Bizden daha iyi vizyonu olan varsa ve bunu gerçekleştirebileceğine inandırabiliyorsa o gelmeli zaten. O zaman bizim de kenara çekilip saygı göstermemiz lazım. Destek olmamız lazım. Bütün ekibimdeki arkadaşlarda şunu görüyorum: Hepsi çok motive, hepsinin derdi Denizli’ye bir şey koyalım. Baktığınızda Denizli onuncu büyük sanayi şehri ama kişi başı gelirde yirminci sırada. Bu şu demek; Denizli çalışıyor, kazanıyor ama kalkınamıyor. İşletmelerimiz para kazanıyor ama o para tabana yansımıyor. Çalışanımızın aldığı para, paydaşlarımızın aldığı para yeterli miktarda olmadığı için kişi başı gelir yükselmiyor. İşletmeler bunu niye beceremiyor. Çünkü işletmeler düşük karlılıkla çalışıyor. Yani biz adedi çok, karı az işler yapmaya alışmışız. Bizim Denizli’de dünyanın en hızlı makinaları vardır. Biz daha iyisini getirdikçe daha da fiyat kırarız. Yani kar yine düşüktür bizde. Daha hızlısını daha modernini aldık diye fiyatı yükseltmeyiz; oradaki toleransı da müşteriye veririz. Dolayısı ile bu karlılığı yükseltirsek, değer üretme yolculuğudur bu, değer üretmeye başladığımızda çalışanımıza giden, paydaşımıza giden pay da büyür.

DEĞER ÜRETİR HALE GELEBİLMEK İÇİN YA TEKNOLOJİYE HAKİM OLACAKSIN YA DA TASARIMA

Bir işi değer üretir hale getirebilmek için ya teknolojiye hakim olacaksın ya da tasarıma. Denizli ne yazık ki burada birazcık geride kalıyor. Bizim derdimiz Denizli’yi bir tasarım vadisi haline getirmek. Bunu nasıl yaparız? Tasarım konferansları düzenleriz. Tasarımcılara Denizli’yi cazip kılacak organizasyonlar yaparız. Tekstilci arkadaşlarımız bunu kısmen başarıyor. Burada cam üretiliyor, metale, ahşaba şekil veriliyor. Yani dört-beş noktadan çok multidisipliner olarak tasarım beceresini Denizli’de değer üretme yolculuğuna çıkabiliriz diye değerlendiriyorum. Teknoloji zaten eğitimle yan yana olan bir şey.  Biz sanayi odası olarak zaten Teknokent’i destekliyoruz ama daha çok işin içinde olmak istiyoruz. Yönetim kurullarımıza, komitelerimize bu tarz arkadaşlar alıyoruz. Teknoloji dostu arkadaşlarımız var. Bu anlamda katkı koyacağımızı düşünüyoruz.

BİR MOZAİK YARATMAYA ÇOK ÖZEN GÖSTERDİK

Türkiye genelinde 360’dan fazla oda-borsa seçime gidiyor. Bu işin merkezinde vizyon yarışı var. Başka da hiçbir şey yok. Dolayısı ile belki ufak tefek münferit konuşmalar olabilir. Bunun ötesine geçmemesi dileğindeyim. Vizyonu kuvvetli olan ve bu vizyonu gerçekleştirebilecek ekibi olan gelsin bu işleri yapsın. Ne kadar güzel ki şuanda projeleri tartışıyoruz. Diğer arkadaşlarımın da çok farklı düşüneceğini zannetmiyorum. Ben bu konuda çok dikkat ediyorum. Ekibime bu konuda çok net paylaşımlarda bulunuyorum. Bir mozaik yaratmaya çok özen gösterdik. Neredeyse meclisin yüzde 60’ı değişecek. Bunu özellikle istedik. Bu bir seçimdir. Bu bir kavda değildir, bu bir savaş değildir. Dolayısı ile fazladan bir anlam yüklemenin de bir esprisi yok. O gün bittiğinde Okan Konyalıoğlu buradan ne artı ile ne de eksi ile çıkacak. Okan Konyalıoğlu buradan yeni bir deneyimle çıkacak. Ben buradan bakıyorum konuya.

Bir cevap yazın