Binnur OLCAYTÜRKAN
Rengarenk çift katlı evleri, balkonlardan sarkan begonvilleri, çiçekler ve mini palmiyeler ile bezenmiş sokakları ile tam bir renk cümbüşü Cartagena. Daracık sokaklarında ilerlerken sağlı sollu dizilmiş taş evlerin parlak renkleri insana adeta bir görsel şölen yaşatıyor. Ama ne renkler; civit masinden zümrüt yeşiline, portakal turuncusundan civciv sarısına, elma şekeri kırmızısından lavanta moruna, fuşya, leylak ve lila pembelerine, her biri ben buradayım diye tüm parlaklığı ile bağırıyor adeta.
Kolonyal döneme ait iki katlı taş evlerin her bir detayını incelemekten kendinizi alamıyorsunuz; her biri farklı bir tokmak deseni ile donatılmış kocaman ahşap kapılar, pencerelerin önünde boğum boğum desenli el işi ahşap parmaklıklar, palmiyeler ve yemyeşil yapraklı bitkiler ile süslenmiş nefis avlular, 5-6 metre yüksekliğindeki tavanlarda renkli süslemeler, taş nişlerin içinde vitray camlar, ahşap balkon korkuluklarına sarılmiş kırmızı, pembe, yavruağzı begonviller, mor boru çiçekleri. Adeta sokakların hepsi birer Gauguin tablosu gibi ışıltılı, canlı ve neşeli…
İnsanları da bir o kadar renkli ve hareketli Cartagena’ nın. Okyanus kıyısında sıcak iklimin etkisi ile hepsi sıcak kanlı, her birinin konuşurken elleri kolları haraketle bir inip bir kalkıyor. Yüksek topuklu kadınların hepsi sabah akşam makyajlı ve süslü. Sokaklar ressamlar, şarkıcılar, çalgıcılar, dansçılar, rengarenk kıyafetli tropik meyve satıcıları ile cıvıl cıvıl ve şenlikli. Gençler müzik ve dans peşinde, sahilde ve meydanlarda birkaç müzik aleti ile şarkılar söyleyip, doğaçlama sokak partilerinde dans ediyorlar.
Gün batımlarında ise surların üzerindeki kafelerde sizi uçsuz bucaksız enfes manzaralar bekliyor. Okyanusun, gökyüzünün ve bulutların renk oyunları adeta bitmeyen bir dans gibi.
Her adımda “renk terapisi”nde gibisiniz bu şehirde. Şöyle biraz kendinizi sokakların ritmine bırakmaya ve kafanızı dağıtmaya ihtiyacınız varsa buyurun Cartagena’ ya.
İSPANYOLLAR’IN EN ÖNEMLİ LİMANI: CARTAGENA
Cartagena’da 15. yüzyıla kadar Karayip yerlileri yaşıyormuş ve şehrin ismi “Calamari” ymiş. 15. yüzyılın başında İspanyol fetih gemileri gelip silahlar ile şehri ele geçirmiş. 1 Haziran 1533’te kumandan Pedro Hereria tarafından İspanyol hakimiyeti ilan edilmiş ve şehir İspanya’daki sahil şehri Cartagena’ya benzetildiği için bu ismi almış. Animist olan yerliler Katolik olmaya zorlanmış. Lisanlarından yemeklerine her şey zaman içerisinde değişmiş. İspanyollar ilk iş olarak dini sembolleri ile damga vurmaya başlamış ve 1575 yılında Santa Catalina Katedrali tamamlanmış. Ancak Cartagena Güney Amerika’ya giriş kapısı olarak çok değerli bir liman olduğu için İngiliz ve Fransız akıncıların saldırılarına uğruyormuş sürekli. 1586’da İngiliz kumandan Francis Dereik şehri kısa bir süre ele geçirdiğinde katedrali yıktırmış. Tüm Güney Amerika yerlilerinden gasp edilen altın, zümrüt ve gümüşlerin İspanya’ya gemi yoluyla sevk edilmek üzere depolandığı bir şehir olduğu için Cartagena İspanyollar için bir servet değerindeymiş. Şehri korumak ve savunmak için İspanyol yönetimi 1614’de şehrin etrafına ve limanın çevresine surlar yapılmasına karar vermiş. İnşaat için yüzbine yakın Afrikalı köle getirilmiş. Daha sonra köle ticaretinin de başkenti olmuş Cartagena. 1852’de kölelik kaldırılana kadar, Kenya ve Angola’dan gelen köle pazarının yapıldığı meydandan bir milyon kölenin geçtiği söyleniyor. Şehrin etrafına 11 kilometrelik surlar inşa edilmiş. (Hala 9 km’si duruyor.) Ançak akınların devam etmesi üzerine İspanyol Kralı San Felipe yeni dünya altınlarını korumak için bir kale yapılmasını emretmiş. İtalya ve İspanya’dan askeri mimarlar getirilmiş, yüzlerce Afrikalı köle çalışmış, 30.000 metrekareye yayılan 50 metre yüksekliğe ulaşan, kilometrelerce tüneli olan, İspanyolların Amerika’da yaptıkları en büyük kale 1657’de tamamlanmış. Denize tepeden bakan konumdaki bu kale şimdi güzel bir manzara noktası. Cartagena’ya bu sefer 1697’de Fransızlar saldırmış ve hem kaleyi hem de şehri yakıp yıkmış, binlerce kilo altın kaçırmış. 1712-1726 yılları arasında İspanyollar yeniden her şeyi inşa etmiş.
Bu kale Cartagenalılar’ın gurur duyduğu bir hikayenin de kahramanı. İngiliz Amiral Vernon, 186 gemi ve 27 bin asker ile 1741’de Cartagena’ ya saldırmış. Vernon şehri alacağına o kadar eminmiş ki, İngiltere’yi terk etmeden önce üzerinde İngilizler önünde diz çökmüş İspanyollar’ın olduğu altın zafer paraları hazırlatmış. Zaferinden emin bir şekilde önce Kuzey Amerika’ya uğrayarak Amerika’nın ilk başkanı olan George Washington’un kardeşi kumandan Lawrence Washington’u da yanına almış Vernon.