EMEL KEYSAN

         Bu kez sanatçı konuğumuz, geçtiğimiz mayıs ayında kişisel sergilerine bir yenisini daha ekleyen Ressam Emel Keysan. Emel Keysan ile ilk karşılaşmamız 2005 yılında katıldığımız öğretmenler günü sergisinde denk gelir. Gözlerinin içiyle gülümseyen bu kadın, ileride Güzel Sanatlar Lisesinde çalışmam için beni cesaretlendirecek, çok geçmeden samimi paylaşım ve sanat sohbetlerinde bulunacağımız mesai arkadaşıma dönüşecekti. Kaderin ağlarımızı örmesi, yollarımızın kısa sürede kesişmesi Emel ile dostluğumuzu meslektaşlıktan öte kader ortaklığına dönüştürecekti. Öyle ki resimle tanışmamız, öğrencilik ve öğretmenlik maceralarımız, hayatın başımıza ördüğü çoraplar hatta sanatsal kaygılar bizi birbirimize daha da yakınlaştıracaktı. Olacaklardan habersiz tanışıklığımız bağlarımızı güçlendirerek müthiş bir karşılıklı hayranlığa dönüşecekti. Sizi bilmem ama içi dışı bir safiyane, kin tutmayan hatta unutan insanlar şifa gibidir, hayatınızda böyle bir iki kişi olsun aldığınız yaşlar, iş yükünüz size hiç ama hiç koymaz. Açıkçası sanat biraz gönül işi ise ahbaplıkta öyle; doğrudan kalbe dokunur. Tanımaktan büyük keyif aldığım Keysan ailesinin sultanı Emel Keysan’ın sanat insanlığı yanı sıra üstün fırça ustalığı da malum Denizli’de sanat kültürüne katkısı tartışılmaz. Hani derler ya resim yapıyor gibi görünmez Emel Keysan, o resim yapar ve resmi yaşar. O nedenledir ki fırça salladığı her resmi her bakana ayrı dile gelir. Tablodaki hüzünlü Helen duruşundaki Anadolu kadını kucağındaki taze çiçeklerle izleyiciye bakarken izleyicide kendini resme kaptırmaktan alıkoyamaz. Onun resmettiği kadınlar hep gözleriyle konuşur, izleyicinin içine tesir eder. Ne demişler sanatçı bir yapıta ruh verendir, tıpkı Emel Keysan ve eserlerinde görüldüğü gibi. İsterim ki siz değerli okuyucular da Emel Keysan’ın bir resmine, yaratım sürecine tanıklık edin. Ve hala Emel Keysan’ı tanımıyorsanız bu sohbet kaçmaz. Haydi buyurun.

1- Sevgili Emel Keysan, Denizlilife okuyucuları için kendini tanıtabilir misin?

C1-1973 uşak doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Uşak’ta tamamladım. 1997 yılında Gazi Eğitim Fakültesi Resim İş Eğitimini bitirdim. Öğretmenlik mesleğime Konya’da başladım. Halen Denizli Hakkı Dereköylü Güzel Sanatlar Lisesinde Görsel sanatlar öğretmeni olarak görev yapıyorum. Ulusal ve uluslararası birçok karma sergilere katıldım.19 Mayıs’ta sonuncusunu gerçekleştirdiğim 4 kişisel sergim oldu. Art Ankara ve Bodrum uluslararası sanat fuarlarına katıldım. Sanat çalışmalarıma kendi atölyemde devam ediyorum. 

2- 25 seneyi aşkın öğretmenlik yaptığını yanı sıra da aktif olarak sanat ürettiğini biliyoruz. Bir kadının hayatın içinde görünmeyen pek çok sorumluluğu olduğu düşünüldüğünde bu tempo seni nasıl etkiliyor?

C2-Tabi ki öncelikle bir anne olarak ve aynı zamanda bir öğretmen olarak çocuklarım ve öğrencilerim üzerindeki sorumluluklarımı hayatımın merkezine koymak zorundayım. Kadınların ev içinde üstlenmek zorunda olduğu temel sorumlulukları hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu zorunluluklar tam zamanlı resim yapmamı engellese de insan kendisi için bir şeyler yapmak istediğinde mutlaka zaman yaratıyor. Sanırım bu içten gelen bir dürtü. Sanat üretmek benim vazgeçilmez sorumluluklarımdan biri. İnsanın sadece hayatını idame ettireceği kısır bir yaşam formunun üstüne çıkması için sanat vazgeçilmez bir araçtır. Her şeye rağmen hayatımızda sanat, spor olmalı. Olmaması için zaman sorunu önümüzde engel oluşturmamalı. 

 3- Sanat felsefen ve bir sanat eseri yaratma sürecinden bahsedebilir misin?

C3-Sanat, insanoğlunun varoluşunun en önemli unsurlarından birisi, yani insanın oluşumuyla birlikte sanatın doğduğunu düşünürsek sanat eseri ile insan birbirinden bağımsız olamaz diye düşünüyorum.  Bu nedenle figüratif sanatı benimsiyorum ve çalışmalarımda mutlaka figür kullanıyorum. Eserlerimde özellikle kadın figürlerini tercih ediyorum çünkü kadınların tarihten günümüze toplumsal hayatın şekillenmesinde ve medeniyetlerin gelişmesinde en önemli görevi üstlenmiş gizli kahramanlar olduğunu düşünüyorum. Çalışmalarımda taşa ve mermere dönüşen kadın metaforunu kullanarak kimlik yitimi yaşayan kadının toplumsal rollerini sorgulamaya çalışıyorum. Resimlerimin oluşum süreci aslında yaşadığım hayatın her anında gördüğüm, duyduğum hissettiğim ve okuduğum şeylerin bilinçaltında şekillenmesiyle başlıyor diyebilirim. Çünkü bir resme başladığımda onun nasıl bir tabloya dönüşeceğini önceden planlamıyorum. Sanki bilinmezliklere yaptığım renkli bir yolculuk gibi bilinçaltımdan gelen imgeler ve renkler tuvalde şekilleniyor. Bir noktadan sonra renkler beni içine alıyor ve resim kendi yolculuğuna beni de dahil ediyor. Bu bilinmezlik yeni keşifler yapmama da fırsat veriyor. Herkesin kendini keşfe çıkacağı bir uğraşı alanı olmalı bence…  

4-Senin için bir eserde olmazsa olmaz nedir? Bir sanat eseri ortaya koyarken ilk olarak neyi temel alırsın? 

C4-Benim için bir sanat eserinde kompozisyon dengesi, renk armonisi ve doku en önemli unsurlar. Daha sonra da anlatmak istediğim düşünceler geliyor diyebilirim. Her ne kadar anlatımcı unsurlardan uzaklaşmak istesem de figüratif çalışmanın etkisiyle ve Sanatçı duyarlılığının vermiş olduğu sorumlulukla çevrede olup bitenlere karşı duruş sergilemek ve mesaj vermek kaygısı anlatımdan tam olarak kopmamı engelliyor diyebilirim. 

5- Eserlerini izleyenler sıklıkla kullandığın kadın ve etnografik öğeler ile zaman zaman da hayvan ve bitki betimlemelerinle buluşuyor. Bu görsel imgelerin senin için anlamları var mı? Konuları nasıl ve neye göre seçiyorsun?

C5-Etnografik ögelerin birçoğu geçmişimden gelen unsurlar. Ben Anadolu kültürüyle büyüdüm. Kırsal kesimde yaşayan saf ve temiz insanların doğal ve kendine özgü yaşam tarzıyla şekillenen kişiliğim doğaya ve etnografik ögelere karşı daha duyarlı olmamı sağladı. Doğayı ve hayvanları seviyorum. Evrendeki tüm varlıkların kozmik bir bağla birbirine bağlı olduğunu düşünüyorum. İnsanoğlunun aç gözlü tutumu yüzünden yok olmaya mahkûm olan doğaya karşı olan sevgimi eserlerimdeki imgelerle ifade etmeye çalışıyorum. Bu imgeler bazen bereketi temsil eden bir tavus kuşu, bazen fedakarlığı temsil eden deniz atı, bazen de saflığı temsil eden bir balık figürü olarak ortaya çıkıyor. Anadolu coğrafyasının tarihsel ve kültürel köklerinden besleniyorum kuşkusuz. Ama oradan aldığım izleği geleceğe, günümüz modern çağa da uyarlamaya, evrensel olanla bağdaştırmaya da çaba gösteriyorum. 

6-Sanat, Akademi, Sanat eğitimi ve Sanatçı senin için ne ifade ediyor? İyi bir sanat eğitimcisi ile iyi bir sanatçının farkını nasıl açıklarsın? 

C6-Sanatçı olmak için mutlaka akademik bir eğitimin gerekli olduğunu düşünmüyorum. Bence sanat eylemi insanın içinden gelen bir dürtüdür. Akademik eğitim bu dürtünün formüle edilmesini sağlayan destekleyici bir unsurdur. Kuşkusuz kaliteli ve doğru bir sanat eğitimi sanatçının kendi yolunu bulmasını daha da kolaylaştıracaktır. Bu anlamda iyi bir sanat eğitiminin sanatın ve sanatçının gelişimi açısından faydalı olduğunu düşünüyorum. Bana göre iyi bir sanat eğitimcisi ile iyi bir sanatçı arasındaki tek fark üretmektir. Yani üretmeyen kişi sanatçı olamaz ama bir sanat eğitimcisi olabilir İyi bir sanat eğitimcisi olabilmenin birinci koşulu bilgi, merak ve yaratıcı düşüncedir. Kendinizi ne kadar sanatçı veya eğitimci gördüğünüzün hiçbir önemi yoktur bence. Ortaya nasıl bir eser çıkarıyorsunuz, izleyiciye, öğrenciye ve sanatsevere nasıl aydınlık olabiliyorsunuz, bence en temel ölçüt burada yatıyor.  

 7- Denizli’de Emel Keysan’ın çok yönlü ve başarılı bir ailesi olduğunu sanırım bilmeyen yok; sanat, spor, edebiyat üçgeninde çocuk büyütmek büyük şans, yetenekli çocukları olan ebeveynlere ve öğrencilerine bir tavsiyen var mı?

C7-Çok yönlü bir aile olduğumuz doğru. Eşim Hakan Keysan sporculuğunun yanı sıra aynı zamanda bir şair ve yazar. Şiir, belgesel ve gezi kitapları var.  O da sanatsal ve sportif yaşama önem veren birisi. Sadece kendisinin spor, sanat yapmasının ötesinde, çevresini de sanatla, sporla buluşturuyor. Düşünün, 13 yıldır Denizli’de kayak sporlarının başlatıcısı oldu. Nikferli köy çocuklarının dünyasını değiştirdi. Yüzlerce çocuk hepsi de sporcu oldu.  Çocuklarımız da   doğal olarak bu yeteneklerden nasibini almışlar. Kızım İzlem Kayak branşında Türkiye 3. lüğü gibi önemli bir başarıya imza attı. Milli sporcu olma yolunda ilerliyor. Oğlum Görkem de sosyal bilimler lisesinde okuyor. Bu anlamda şanslı olduklarını söyleyebilirim. Eşim sadece sportif alanda değil, 20 yıldır bu şehre çıkardığı Sunak adında edebiyat dergisi ile sanatla buluşturdu. Birçok edebiyatçıyı ilimize getirtti, etkinlikler düzenledi. Halen de Yazarlar Sendikası’nın Denizli temsilcisi.  

Aileler olarak bizlere düşen en büyük görev, çocuklarımızın yetenek ve ilgilerini doğru tespit edip onları bu alanlarda cesaretlendirmek ve desteklemektir. Sadece kendi çocuklarımıza değil; umudumuz olacak tüm çocuklarımıza düş kurmasını ve hayallerinin peşinde yılmadan gitmesini öğretmek öncelikli hedefimiz olmalı diye düşünüyorum. 

8-Önümüzdeki günlerde Emel Keysan’ın sanatsal ne tür planları var? Seni hangi projelerde göreceğiz? 

C8- Sanat çalışmalarımı istikrarlı bir şekilde sürdürmek ilk hedefim. Bunun dışında gerçekleştirmek 

 İstediğim birçok hedeflerim var tabi ki. Bu hedeflerin içinde İstanbul ve Ankara’da bir kişisel sergi açmak, Koşullar uygun olursa yurt dışında kişisel sergi açmak.  

9-Bize zaman ayırdığın ve keyifli sohbetine bizi ortak ettiğin için teşekkür ederiz. 

Bu güzel dergide yer ayırdığınız için asıl ben teşekkür ederim. Yayın hayatınızda başarılar dilerim. Sanat ve sevgi dolu bir dünya dileğimle… 

Röportaj: Bahar BİLİCİ ÖZTÜRK

Bir cevap yazın