EYLÜL – EKİM KİTAPLARI / 2019

Türkiye Demokrasi Tarihi 

Faruk ATAAY

Nika Yayın

Faruk Ataay’ın Türkiye Demokrasi Tarihi başlıklı kitabı, Türkiye’nin yaşadığı modernleşme sürecini ele alırken, günümüz Türkiye’sinin önemli toplumsal ve siyasal sorunlarının tarihsel kökleriyle ilgili merak uyandıran pek çok soruya da yanıt veriyor. Kitap, Türkiye demokrasisinin sancılı tarihsel gelişimini incelerken, demokrasinin hep kısıtlı kalmasının ve yaşanan krizlerle sık sık kesintiye uğramasının nedenlerini sorguluyor. Ekonomik, toplumsal, yönetimsel ve düşünsel boyutlarıyla bütünsel bir sosyal bilim perspektifinden hareketle bir sentez geliştirmeyi hedefleyen kitap, derin kuramsal sorunlara açık ve anlaşılır yanıtlar üretmeyi de başarıyor. Osmanlı Modernleşme Sürecinin İlk Aşaması (1789-1839) – Tanzimat Reformları (1839-1876) – I. Meşrutiyet ve II. Abdülhamit Dönemi (1876-1908) – II. Meşrutiyet Dönemi ve İttihat ve Terakki Fırkası (1908-1918) – Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na (1912-1922) – Cumhuriyetin Kuruluşu ve Tek Parti Dönemi (1923-1946) – Çok Partili Hayata Geçiş ve Demokrat Parti Dönemi (1946-1960) – 27 Mayıs’tan 12 Mart’a (1960-1971) – 12 Mart’tan 12 Eylül’e (1971-1980) – 12 Eylül ve Neoliberalizme Geçiş (1980-1991) – Neoliberalizmin Krizi ve Koalisyonlar Dönemi (1991-2002) – Adalet ve Kalkınma Partisi Dönemi (2002-2018)

Hanımların Dikkatine 

Seray ŞAHİNER

Everest Yayınları

Medyanın, reklamların, resmî ideolojinin hayatımıza soktuğu mesajlar: Suni vahiyler… Seray Şahiner, Yunus Nadi ödüllü öykü kitabı Hanımların Dikkatine’de; sistemin kampanyalar, sloganlar, ikazları içeren dış metinlerle dikkatimizi çekerek yahut bilinçaltımız suretine bürünerek yaşamı, kimi zaman iç sesimizi nasıl yönlendirdiğini irdeliyor. Dayatılan dil ve bir avazda söylemek istediklerimizin çatışmasını, hayatla hemzemin bir tonda, sokak aralarına, ev içlerine sinmiş halleriyle anlatan öyküler… Mıh gibi akılda kalan. Zor unutulan. Etkisinden kurtulmak için zaman harcamak zorunda kaldığımız. İtaliklerin, tırnakların, nokta ve virgüllerin birbirini itmeden yan yana yaşadığı güçlü bir metin. İç sesi gürültülü, dış sesi usul. “Vicdanlı olmayı, acize acıyarak değil zalime kızarak öğrenmişti…”

Amorfati 

Hande AYDIN

Everest Yayınları

Amor Fati, bir ölümün teşhisi ve teslimatıyla açılıyor. Yazgıları benzer, kendi yazgılarına dönüşen iki eksik kardeş: M ve M. Media, yanlış yazılmış bir ad, eksik diyelim, “h” sesi unutulmuş, düşürülmüş. İkizini öldürmüş anne karnında, belki ondan. Murat, kardeşi Servet’i arıyor, babasının çalıp gittiği kardeşini, çocukluğunu ve hikâyesini. Birbirlerine ve yazgılarına savrulan iki “m”. Karanlık ev, moskof. Eşyaların da hiç konuşmaz bir dili var. Âşıklar mı, tutamaklar mı? Kör eden bulma arzusu ve kardeşini öldürdüğünü sanmaktan duyulan pişmanlık. Hande Aydın, matematiği iyi kurulmuş bir romanla karşımızda: Hikâyemizi seversek ona razı olmuş sayılır mıyız? Modi bunu beklemiyordu. Çocuğun cesareti hoşuna gitmişti bir yandan. İneceği durak yaklaştığında koltuğunda hafifçe doğruldu. Otobüsün frene basmasıyla yerinden kalktı, bir şey demeden elindeki kitabı çocuğun kucağına bıraktı. Çocuğun şaşkın bakışlarıyla buluştuğunda çoktan otobüsten inmişti. Kapanmak üzere olan kapının aralığından seslendi: “Mutsuzluğunun hepsini bir kerede harcama.”

İyot Krizi 

Lynne FARROW

Celsus Kitabevi

İyot, vücudumuzda bulunan trilyonlarca hücrenin hepsinde bulunan bir elementtir. Tiroit ve diğer hormonların üretimi için gerekli olduğu bilinen iyotun, vücuttaki diğer etkilerinden (örneğin bağışıklık sisteminin düzenli çalışmasındaki etkisi, anti-mikrobik etkisi ve anti-kanser etkisi) pek bahsedilmez. İyot eksikliğinin, meme kanseri ve diğer meme hastalıkları ile ilişkili olduğunu gösteren birçok çalışma bulunmaktadır. Ben de bir onkolog olarak, beş yıldan fazla bir süredir hastalarıma iyot reçete ediyorum. Hastalarımdan günlük olarak benzer hikayeleri dinliyorum ve çoğunda dikkate alınması gereken düzeylerde “İyot Eksikliği” saptıyorum. Kronik hastalık serüveninde başrol oyuncusu olan “Kronik Enflamasyon” ve çevremizde yaygın olarak bulunan “Toksik Halojenler” yüksek düzeylerde iyot eksikliğine sebep olmaktadır. Bir gazeteci olarak Lynne Farrow, meme kanseri hakkında kendi araştırmasını yapıyor ve iyot eksikliği ile bu kadar çok kadına kanser tanısı konulması arasında göz ardı edilen önemli bir bağlantı olduğunu keşfediyor. İyotu derinlemesine araştırarak ve bizzat kendisi de kullanarak, kendi hayatını ve diğer binlerce hasta aktivistinin hayatlarını nasıl değiştirdiğini ortaya koyuyor. Bu kitap, bu yolculuğu anlatmanın yanında, iyot hakkında herkesin anlayabileceği türden bilgiler içeriyor. Tıbbı tedavilerdeki iyot kullanımının neden gözden düştüğünü -ya da düşürüldüğünü- mercek altına alıyor. Bu kitabın can alıcı kısmı ise sözü edilen iddiaların kanıtlarını içeren çok sayıdaki vaka çalışmasıdır.

Turgut Özal

Yazar-Kolektif

Mavi Çatı Yayınları

12 Eylül askeri darbesinin ardından, çok partili siyasi hayata yeniden 1983 yılında geçildi. Aynı yıl 6 Kasım 1983’te genel seçimler yapıldı. Seçimleri büyük bir halk desteğiyle Özal’ın partisi ANAP 45.14 oy oranıyla kazandı. Özal’ın ileriye yönelik birtakım düşünceleri ve vaatleri vardı. İktidarı döneminde söyledikleri ve yaptıklarıyla Cumhuriyet tarihinin en çok tartışılan başbakanlarından biri oldu. Kısa cumhurbaşkanlığı dönemi de yine sıradan olmayan bir dönemi oluşturdu. Özal’ın düşüncesinin dayandığı paradigmanın dört temel sac ayağı bulunmaktadır. ANAP’ın parti programının hemen başında bu düşünce ifade edilmektedir “Milliyetçi, muhafazakar, sosyal adaletçi ve rekabete dayalı serbest pazar ekonomisini esas alan bir siyasi partiyiz.” Her defasında bu değerlere vurgu yapan Özal, kurduğu siyasal partinin çekirdek kadrosunu milliyetçi, muhafazakar, sosyal demokrat ve liberal kadrolardan devşirmiştir. Özal, liberal bir ekonomik politika, serbest piyasa ekonomisi, teşebbüs hürriyeti, bürokrasinin azaltılması, devletçiliğin bırakılması ve yerel yönetimlerin daha fazla yetkiye sahip olması gibi liberal bir söylemi, muhafazakar-islamcı bir görüntü içinde savunarak iktidara gelmiştir.

Yeni Başlayanlar için Farkındalık

Jon KABAT-ZİNN

Pegasus

Yaşadığınız Andan ibaret Olan Hayatınızın Değerini Bilin. “Her şey bize tamamen anın içinde olma olasılığını anımsatarak o anın öğretmenine dönüşebilir: havanın tenimizi usulca okşayışı, ışık oyunları, birinin yüzündeki ifade, vücuttan gelip geçen bir kasılma, aklımıza gelen bir düşünce. Herhangi bir şey. Her şey. Tabii eğer farkındalıkla karşılanırsa.” Jon Kabat-Zinn, “Bütünlük özlemi çekiyor olabiliriz,” diyor ama aslında zaten bütünlük vardır ve bizimdir. Farkındalık uygulaması sadece geçici bir hoşnutluk hissi olasılığını değil, hayatlarımızı sarmalayan ve içine işleyen daha derin bir birliğin gerçek kucaklamasını barındırır. Yeni Başlayanlar İçin Farkındalık’la sizi düşünme, hissetme, sevme, çalışma ve eğlenme biçiminizi değiştirmeyi, bu sayede gerçek benliğinize uyanmayı ve bir bütün olarak gerçek benliğinizi yaşamayı öğrenmeye davet ediyoruz. Modern Batı tıbbı açısından farkındalığın faydalarını ortaya koyan ilk öğretmen, bilim insanı ve doktor olan Jon Kabat-Zinn, size üç farklı şekilde faydalanabileceğiniz bir kitap sunuyor: rastgele açılıp keşfedilecek bir düşünce ve uygulama koleksiyonu, başından sonuna kadar aydınlatıcı ve sürükleyici bir okuma deneyimi ve farkındalık uygulaması üzerine “her güne bir ders” niteliğinde bir temel ilkeler rehberi. Açık kalpliliğin gerçek farkındalıkla eş anlamlı olmasının nedeni. Bedenlerimize ve duyularımıza tekrar tekrar geri dönmenin değeri. Farkındalıkla dokunulduğunda düşüncelerimizin “kendilerini özgürleştirme” yolu. Kişisel “anlatı”mızı aşıp doğrudan deneyime geçebilmek. Gündelik aktiviteler arasında dikkat ve varlığımızda denge sağlamak. Izdıraba neden olan üç zehir ve onların panzehri. Farkındalığın şifa gücü. Bütünlüğümüzü geri kazanmak ve çok daha fazlası…

Sevda Peşinde

Hüseyin Rahmi GÜRPINAR

Can Yayınları

Bir kadının gönlüne cidden sahip ve hâkim olamadıktan sonra onu zorla, baskıyla kendinize boyun eğdirmiş görünmekte ne lezzet bulunur? Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın uzun yıllardır gölgede kalmış, değeri anlaşılmamış bir başyapıtı olan bu roman, kadın-erkek ilişkilerinin bugüne göre bile ileri bir noktada tartışıldığı bir eser. Rızasız evlilikler, deliliğe varan kıskançlıklar ve yasak aşkla örülen hikâye, edebiyatımızda kadın haklarının konu edildiği en önemli romanlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Edebiyatımızın en cesur yazarlarından Hüseyin Rahmi Gürpınar, en iyi olduğu konulardan birinde, aile içi ilişkiler konusunda hepimize önemli bir ders veriyor. Yer yer polisiyeye de dokunan konusu ve kurgusundaki dönemini aşan özgünlükle de Sevda Peşinde, üzerinde ciddi ciddi durulmayı hak eden, sıra dışı bir roman.

Antik Çağ Mutfak Sözlüğü 

Ali GÜVELOĞLU

Pinhan Yayıncılık

İnsanoğlu yeryüzünde göründüğü günden beri yemekle haşır neşir bir hayat sürdürüyor, ateşi kullanmayı ve kontrol etmeyi öğrendiğinden beri yiyeceklerini pişiriyor, kap-kacak üretimine geçtiğinden beri yemek pişiriyor, yerleşik hayata geçtiğinden beri bu iş için özel bir alan kullanıyor ve nihayet M.Ö. IV. yüzyıldan beri evinde mutfak olarak adlandırabileceğimiz bir yapıya yer veriyor. Krallıklar ve imparatorluklar kurulduğundan beri de seçkin yiyecekler hazırlayıp onları sunmayı seviyor. Anlaşıldığı kadarıyla insanoğlunun besinle ilişkisi durmak bilmeyen bir gelişim süreci içindeydi. Elbette bu sürecin en başından beri yiyeceklerini ve yemek hazırlamak için kullandığı ekipmanı bizzat isimlendirmişti. Bu kelimelerin belirlenmesi, ortaya çıkış süreci, kullanım sıklığı ve alanları, zaman içinde anlam değiştirmesi, toplumsal hareketler, savaş ve ticaret gibi etkenler aracılığıyla yer değiştirmesi ya da ortadan kalkması dilbilimin olduğu kadar tarihin de ilgi ve araştırma alanındadır. Bu çalışmada Eski Yunan ve Roma toplumlarında besin maddeleri ve mutfak ekipmanı için kullanılan terimler derlenerek Türkçe karşılıkları verilmiştir. Konu gereği besin tarihiyle ilgili önemli kişi ve yazarlar, mekanlar, bitki ve hayvan çeşitleriyle bazı yemek adları da bu listede yer almaktadır. Bu çalışma konuyla ilgili araştırmalar için bir başlangıç oluşturma iddiasındadır.

Türklerde Savaş Strateji ve Askeri Kültür

Celalettin YAVUZ

Der Yayınları

Çin Seddi’nden Viyana kapılarına, Etopya Yemen’den Rus steplerine, Basra Körfezi’nden Cezayir’e, Hindistan’dan Moğol yaylalarına kadar geniş coğrafyalarda tarihin çeşitli çağlarında hakimiyet kuran Türklerin savaş, strateji ve askeri kültürü merak konusudur. Tarihin ilk düzenli ordusunu kuran, atın üstünde maharetle savaşan, taktik üstünlük sağlayan Mete Han’ın ıslıklı oklarından, Anadolu’yu Türkleştiren ve Rumeli’de ilerleyen Türk akıncılarına kadar geniş bir yelpazede savaş tarzı ve askeri kültürün incelikleri nelerdi? Birçok nedenle merak edilen muharebe sahalarının acımasız ama muzaffer komutanları Attila, Cengiz Han ve Timur, strateji ve sürpriz taktiklerin ustaları Fatih Sultan Mehmed ve Yavuz Sultan Selim’in keskin zekalanyla süslü zaferleri aralandı. Osmanlı’nın uzun seferlerindeki lojistik sistemi ince lendi. Osmanlı’nın gerileme döneminde Türk ordusunu güçlendirmek için yabancı uzmanlarla çabaları, Almanlar ile başlayan askeri heyetlerin çalışmaları gözler önüne serildi.  Birinci Dünya Harbi, İstiklal Harbi ve Cumhuriyet döneminin başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının icraati olmak üzere, askeri kültür ve savaş tarzının kaynağına inildi. Türklerin Cumhuriyetle birlikte askeri kültüründeki kendi silahını yapmanın hatırlanması, soğuk savaş sonrasının hibrid (melez) ve vekalet savaşları gibi yeni savaş türleri ile bunlara karşı mücadele ve savaş tarzlarının ayrıntıları verilmeye çalışıldı.

Bir cevap yazın