Özgürleşebilmek-Özgür Olma Cesareti
Guy FİNLEY
Destek Yayınları
İnsan ancak kendinden başka kimseye benzemek istemediğine karar verdiğinde özgürleşir… Özgürlük, özgünlüktür… Kendi gibi olabilme cesareti gösterebilen korkusuzların parmak izidir… Dilediğini yapabilmek değil, ne dilediğinin farkında olmaktır. “Başkası ne der?” kaygısıyla yaşamak yerine, başkası için yaşamaktan, vazgeçebilmektir. Kaybetme korkusundan arınmak değil, kaybetme ihtimaline rağmen cesaret göstermektir. Göze almak değil, gözden çıkarabilmektir özgürlük… Ve özgürlük, doğuştan kazanılmış bir haktır. Hiç kimse özgürlük hakkını sonradan öğrendiği korkulara, kaygılara, şüphelere ve değersizliğe feda etmemelidir. Uluslararası çok satanlar listesinde haftalarca bir numara olan, Türkiye’de de yüz binlerce okura ulaşmayı başaran VAZGEÇEBİLMEK ve SEVEBİLMEK kitaplarının yazarı Guy Finley’den özgür olabilme cesareti üzerine korkulara meydan okuyan eşsiz bir manifesto…
Bir Kahraman Gibi Yaşa
Özcan YÜKSEL
Doğan Novus
Sen ey kahraman okur bil ki şu yeryüzünde sonuç yaratan bir kişisin. Yaptıkların ve yapmadıklarınla böylesin. Bunu bilirsen kahraman olduğunu da bilirsin. Yaşadığın dünyayı küçültme. Yolu kısaltmak kendine giden yolu uzaklaştırabilir. Hızlı gitmek kendine giden yolu geciktirebilir. Zaten dışarıda çıktığımız her yol hep kendimize gitmez mi? En iyisi eski Romalılar’ın deyimiyle yavaşça acele et. Olması gereken yavaşlık ve olması gereken hızlılıkta yaşa âşık olmak gibi. Konuşmayı yeni öğrenen bir çocuk gibi gerçeğin etekliğini çekiştir ve sor: Neden? Sormak gücü sarsar. Kahraman koca bir sorunun yanıtını arar gibi çıkar sokağa ve sorar: Neden? Çünkü sormak duvarı yıkar kendi önünü açar. Masal düşünürü gezgin kültür kâşifi macera gazetecisi ve fotoğrafçısı Özcan Yüksek çeyrek yüzyılı aşkın süredir insanı anlamanın peşinde yolda… Kutuplara insan eli değmemiş ormanlara ilk insanın temsili eşitlikçi toplumların diyarlarına yaptığı yolculuklar ve masalların kadim doğası üzerine çalışmalarının ürünü olan bu kitapta bize bir anlamda “kahramanın sonsuz yolculuğu”nu anlatıyor. Aslında her birimizin bu dünyaya “kahraman” olmak için geldiğimizi hatırlatıyor.
Mesih-Tanrı’yı Kıyamete Zorlamak
Mete YARAR-Ceyhun BOZKURT
Destek Yayınları
İster Suriye’ye ve Irak’a yönelik hareketlilik olsun ister Büyük Ortadoğu Projesi ve Trump’ın en son mega projesi dediği yeni Ortadoğu planı… Bunların hepsinin ortak bir noktası vardı: TEOLOJİ. Yani, insanların inandıkları dini değerler ve bu değerler üzerinden çizdikleri politik yol haritası. Kitabı yazdığımız dönemde olmaz dediğimiz her şeyin neredeyse kitap yazılırken hayata geçmiş olması bizi gerçekten endişeye sevk etti. Her satırında, her cümlesinde, hatta her kelimesinde içimizden gelen tek söz “Bu kitap bizi yanıltsın” oldu. Bu kitap size kıyametin kapısının nasıl açılacağını anlatmayı vaat ediyor. “Sizin inandığınız şey fark etmez. Eğer onlar buna inanıyorsa, bu sizi de etkileyecektir.” William Cooper… “Maşiah hâlâ gelmedi. O halde gelişini hızlandırmak için bir şey yapın.” Menachem Mendel Schneerson… “Çocuklarımın ömürlerinin sonuna kadar yaşayacağını zannetmiyorum. Armagedon’da son çatışma olacak ve sonra Tanrı evreni yok edecek.” Jerry Falwell… “Reagan’ın politik kararlarının çoğu İncil kehanetlerinin lafızcı yorumları üzerine bina edilmiştir. Bu durum Reagan’ı, ‘Şayet Tanrı ipotek altındaki bütün dünyayı yakında geri alacaksa, o zaman devlet borçları konusunda tasalanmak için hiçbir sebep yok’ gibi bir düşünceye sevk etmiştir.” James Mills… “Bunu yapmamın sebebi, size baktığımda İsrail’i diriltecek insanları görmemdir ve o ideal hepimizin yüreğindeki kutsal tutkudur: Atalarımızın vatanı, yuvamız İsrail’e dönüş.” Edmond de Rothschild.
Sağlık Ararken Aldatılmak-Neden Sahte Bilimi Satın Alıyoruz?
Taner DAMCI
Doğan Novus
Farkında mısınız? Sağlık ve özellikle de beslenme alanında bir yüzeysellik ve tutarsızlık rüzgârı esiyor. Kavramların bilgilerin oturmuş düzenlerin içini boşaltmaya çalışan bir rüzgâr bu. Çıkarcı ve hatta küstah. Bu rüzgâr sadece dış görünüşe ve algı oluşturmaya dayalı bir düşünce yapısını sürekli olarak bize taşıyor. Yalnızca kabuktan veya bir isimden oluşmuş sağlık mucizesi vaatleri rüzgârla havada uçuşuyor. Son on yılda yaşamınıza kaç tane beslenme trendi girdi? Ya da adlarını duydunuz “Acaba yapsam mı?” diye düşündünüz. Kaç kez gıda katkıları aldınız? Sonra bıraktınız… Bunların sonucunda ne elde ettiniz? Ne kaybettiniz? “Hiçbir şey kaybetmedim. Denedim sadece” diyorsanız bir kez daha düşünmenizi salık veririm. Buna zamanın ruhu diyenler olabilir. Toplumsal bir dönüşüm yani. Toplumsal dönüşümler engellenemez. Ancak bu durum bizim birey olarak rüzgârda sürüklenen yapraklar gibi oradan oraya savrulmamızı da gerektirmez. Kendimizi korumalıyız! Ayakkabıların veya giysilerin modası olabilir ama sağlığın ve beslenmenin olmaz! Olmamalı. Bu kitabın sizi çepeçevre sarmış olan sahte bilim ve işe yaramaz ürünleri mucize diye satan “yılan yağı” satıcılarını fark etmenize yardımcı olmasını dilerim. Ülkemizin en yetkin alanının en önemli hekimlerinden Prof. Dr. Taner Damcı’dan genel geçer sağlık ve beslenme trendlerinin ipliğini pazara çıkaran sahte ve gerçek bilim arasındaki ayrımı ortaya koyan ve adeta bir “takıntı”ya dönüşmüş sağlık meselesinde gerçek bilgiyle kaygılarımızı yatıştıran bir kitap…
Başlangıç Hikayesi-Her Şeyin Büyük Tarihi
David CHRİSTİANA
Doğan Kitap
Tüm insanlık için ortak bir tarih yazılabilir mi? Yeni bir başlangıç hikâyesi oluşturulabilir mi? Dünya tarihi evrenin oluşumundan bugüne; dinlere hükümdarlara milletlere rejimlere ya da savaşlara indirgenmeden anlatılabilir mi? Büyük Tarih; eşiklere başlıca dönüşümlere ve kökenlerimiz hakkında derin sorulara odaklanan gezegenlerin oluşumundan evrime tarımın doğuşundan küreselleşmeye her şeyin tarihini ele alan farklı disiplinlerden beslenen bütüncül bir yaklaşım. Bu ekolün önde gelen isimlerinden David Christian Büyük Patlama’dan günümüze dek süren hatta uzak geleceğe uzanan bir hikâye anlatıyor. Nereden geldiğimizi nerede olduğumuzu ve nereye yol aldığımızı düşündürecek heyecan verici bakış açısıyla Başlangıç Hikâyesi okurları on üç milyar yıl süren müthiş bir serüvene çıkarıyor.
Divina’nı Bileziği-Bir Osmanlı Polisiyesi
Ayfer KAFKAS
İnkılap Kitabevi
Dere kenarında balık tutmak isteyen çocuklar bir kadın cesedi bulur. Ceset suda bulunduğundan tanınmayacak haldedir ancak cesedin kolundaki bileziği gören Kadı, maktuleyi tanıdığını ifade eder. Ceset, Sancakbeyi Alaattin Paşa’nın ikinci hanımı Zinnur’a aittir. Zinnur, Divina isimli bir gayrimüslim iken Müslüman olmuş ve Zinnur ismini almıştır. Eşrefzade İdris Bey’in kendine has iz sürme ve akıl yürütme yöntemleri, bu vakada kadı naibi olarak tayin edilmesini sağlamıştır. Hafiye İdris Bey kolları sıvar, Zinnur’u kimin, ne için öldürmüş olabileceğini araştırmaya başlar. Gerçeği öğrenmek için her yolu deneyen İdris Bey, günah sayıldığı için lafını etmenin bile mümkün olmadığı bir usulü dahi gizlice deneyecek, maktuleye otopsi yapacaktır… Yeni ipuçları çıktıkça vaka daha da karmaşık bir hal almaktadır. Vaziyet basit bir cinayetten ibaret değildir. Araştırdıkça Zinnur’un asıl kimliği ortaya çıkar. Hiçbir şeyden haberi olmayan Sancakbeyi ise dehşet içerisindedir. Şimdi sıra, Zinnur’u ortadan kaldırmak isteyebilecek kudretli adamları bulmaya gelmiştir.
Silsile
Eren AYSAN
Kırmızı Kedi
Anne babası aktif siyasi mücadele içinde yer alan Elâ, hayat çizgisini 12 Eylül darbesinin belirlediği kuşaktandır. Ani bir kararla Ankara’daki hayatını, evini ve ülkesini terk edip çok uzaklara, Amerika’ya gider. Okyanus ötesinde kuracağı yeni dünyaya dair planları vardır. Ancak kocasının ona yollayacağı bir paket her şeyi değiştirir… Elâ paketten çıkan mektupların ve şiirlerin peşinde Amerika’dan Viyana’ya, oradan Mardin’e doğru çıkacağı yolculukta sadece gelecek günlerin değil geçmişin de sürprizlerle dolu olduğunu öğrenecektir. İlk romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü’ne değer görülen Eren Aysan, yeni romanı Silsile’de darbenin savurduğu hayatları anlatıyor. Silsile, saklı gerçeklerin mutlaka ortaya çıkacağına dair sarsıcı bir roman.
Teizm ve Ateizm-Tanrıtanımazlığın Felsefi Boyutları
Aydın TOPALOĞLU
İz Yayıncılık
İnsanın var olduğu her yerde, bir Tanrı inancının ve buna karşıt düşüncelerin ortaya çıkması doğaldır. Tanrı inancı ve bu inanca karşı oluşan tepkiler, insanın neredeyse evrensel bir tecrübesi olmuştur. Birini diğerinden ayırmak veya aralarındaki ilişkiyi doğru saptamamak, konuyu bir bütün halinde görmemek anlamına gelir. Her iki ekolün argümanlarını gözardı ederek yapılacak bir değerlendirme veya varılacak sonuç da eksik kalacaktır. Dolayısıyla insanlık tarihinde teizm ne kadar önemli ise ateizm de aynı derecede önemli bir olgudur. Pek çok insan için Tanrı, topyekün yaşamın ve varlıklar âleminin temel dayanağı olup, düşüncenin zorunlu olarak vardığı sonuç ve aklın kuşku duymayacak derecede kabul ettiği yüce varlıktır. Bazı kişiler içinse, her nasılsa insan zihnine girmiş olan ve bir türlü atılamayan yapay bir idea ve çözülemez bir problemdir. İnanç konusunda sadece teizm veya ateizm değil, birbirinden farklı olan deizm, panteizm ve agnostisizm gibi anlayışlar da kendilerine özgü fikirleriyle düşünce tarihindeki yerlerini almışlardır. Ancak söz konusu ekoller arasında en fazla tartışılan ve gündemde kalan teizm ile ateizmdir. Her ikisi de Tanrı’nın varlığı ile ilgili, olumlu veya olumsuz, açık bir tavır takınmış ve bu tavırlarını doğrulamaya yönelik kanıtlar ileri sürmüşlerdir. Aydın Topaloğlu bu eserinde serinkanlı bir yaklaşımla, çokça tartışılan bu kavramların etrafında, okurun kendine bir perspektif çizmesi için makul bir zemin oluşturuyor…
Bir Osmanlı Subayının Esaret Günlükleri
Hüseyin HAMİT
Yapı Kredi Yayınları
Bir Osmanlı Subayının Esaret Günlükleri, I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde Ruslarla yapılan muharebelerde esir düşen Mülazım-ı evvel (Üsteğmen) Hüseyin Hamit Efendi’nin esaret günlüklerinden oluşuyor. İki defter halindeki günlükler, kendisinin Sibirya’ya olan esaret yolculuğunu, Nikolsk kampındaki esaret hayatını ve 1918 yılında esaretten kaçıp Türkiye’ye olan yolculuğunu anlatıyor. İlk defter, 14 Mart 1916 – 13 Mart 1917 tarihleri arasında Nargin Adası’ndan başlayıp Sibirya’ya, Nikolsk kasabasına gidişi ve burada yaşadıkları hakkında detaylı bilgiler içeriyor. 12 Nisan 1918 – 19 Şubat 1919 tarihleri arasını kapsayan ikinci defter ise, yaklaşık iki sene esir olarak hayatını sürdüren Hüseyin Hamit Efendi’nin, birkaç arkadaşıyla birlikte Nikolsk’tan kaçarak Türkiye’ye dönüşü hakkında bilgiler veriyor.
Efsanevi Yaratıklar
Alberto MANGUEL
Yapı Kredi Yayınları
Okumanın Tarihi, Geceleyin Kütüphane ve Hayali Yerler Sözlüğü gibi kitaplarıyla tanıdığımız Alberto Manguel, yeni kitabı Efsanevi Yaratıklar’da okurlarını mitolojiden, dinler tarihinden, edebiyattan ve popüler kültürden karakterlerle dolu bir gezintiye çıkarıyor. Bu kişisel koleksiyonda Drakula ile Kırmızı Başlıklı Kız, Şeytan ile Superman, Sinbad ile Kaptan Nemo, Karagöz ve Hacivat ile Quasimodo yan yana geliyor. Ortak insanlık mirasımızın en kıymetli parçalarından birinin, hikâyelerin coğrafyasında ikamet eden onlarca “efsanevi yaratık”ın, can buldukları kitap ve efsanelerden dışarıya taşıp başka kılıklarda yaşamayı nasıl sürdürdüklerini, dünya hakkında her çağda yeni şeyler söylemeyi nasıl başardıklarını Manguel’in kılı kırk yaran, yaratıcı, oyunbaz yorumları ve eğlenceli çizimleri eşliğinde keşfetmek kitapseverler için gerçek bir ayrıcalık. “Bir kitap âşığından, unutamadığı karakterlere kelimeler ve resimler yoluyla bir saygı duruşu.” – New York Times