Abdülkadir Uslu
Şair Büşra Sarıkaya’nın şiir kitabı “Tüf”ün takdimini, sayın Birhan Keskin oldukça kısa yapmış:
“Çok sonra ağzını açtı:
‘Tüf,’dedi.”
Düzenleme ve içerik olarak bilindik şiir kitaplarından farklı görünen tüf’ü Ayşe Sarıkaya hanımefendi vasıtasıyla edindim. Bitirmeden elimden bırakamadım. Bir solukta okudum diyemem çünkü şiirler arasında, hatta dizeler ve hatta sözcükler arasında soluklanma ihtiyacı duydum; özlemini çektiğim şiir tadını kana kana yudumlamak için. Evet, “tüf”ün dizelerinin birinden diğerine hızlıca geçemezsin. Dizelerin üzerinize yüklediği yük var, onların hakkını vermek gerek diye düşünüyorsun. Sindire sindire okumak arzusu doğuyor; anlayarak, hissederek…
Derkeeen, hop dizelerin içindesin.
Birinci şiirin ilk dizeleri:
“Yağmurla yağmak istediğin gün
Beni anımsa” diyor.
Düşündüm de eğer anılar bohçalanmışsa bir gün açılmak için; açılıncaya dek neler neler gelecektir gönüle. Bazen bir siyah beyaz fotoğrafla avunursun ve umduğun düşer o zaman da dile:
“Siyah beyaz bir fotoğrafın içinden
İçime bakıyor
Bir başımayken bile yalnız değilim”
Şimdi yalnız başına dolaşırsın elele dolaştığın yerleri, dünü aradığın belli ama onu bulmak istemez gibisin: çünkü iskeleye uğramak istemezsin belki de umutlar hep filizlensin istersin:
“Biliyorum bir iskelede bekliyor beni
Onun gözleri”
İyi mi kötümü bu olanlar:
“Konuşulmayan şeyler büyüdü
Elleri ekmek tutuyor artık”
Zamanında konuşmak gerekirdi, diye mırıldanıyor birisi; öteki, hele elleri ekmek tutuyorsa korkutuyor beni, diyor. Ve korkulanlar başa geliyor:
“Tek ortak yanımız
Ağlamak da gülmek de yasak”
Dizelerin masum duruşundan etkiliyorsun zaman zaman:
“Kızma bana
Kime inanacağına şaşırmış
bir çocuk var içimde”
Bazen dizelerin ardına sığınmış bir umut karşılıyor seni:
“Kapı çalacak
Eski günler gelecek”
Bazen de bir şaşkınlığın sıkışıp kaldığı dizelere şaşırıyorsun:
“Ömrümün ortasına uzanmışım iki seksen,
Ömrümün başı sonu senken”
Bazen en derin yerinden vuruyor seni. Al işte çık çıkabilirsen işin içinden:
“Başımı bir kadın, sonumu bir çocuk yazdı benim”
Bırak her şiiri her dizede bile sırlar saklı gibi bir hisse kapılıyorsun ve İçinden o sırları deşelemek geliyor, uğraşıyorsun. Yaşadıklarınla, gördüklerinle, duyduklarınla eşleştirmeye çalışıyorsun güya çözdüğün sırları. Iııh, oturmuyor. Dizelerin gizemi sen deştikçe sanki daha da artıyor.
İçime bir hüzün kaplıyor. Neden hüzün? Bilmem:
“Ortada kalmış gibi
Bakıyor ömür
Sonu geldi ama bitmiyor”a takılıp kalmamdan olabilir mi ki?
“Seni kendim
Kendimi sen zannettim”deki samimiyeti taciz eden hayal kırıklığına kırıldım. Küsesim geldi buna neden olan şaire; lakin kulağıma fısıldayınca:
“Özlemek de böyle çoğalıyor işte
Nesnelerin konuştuğu bu evde” diye. Hak verdim. Evet, yalnızlık ölümden de öte…
Sayıp durduğum… Geçip gittiğim…
Bir ağıt olup sesim tırmansın bu dağı”
Ayak basacak yerim yok benim diyor kitabın son dizelerinde şair Büşra Sarıkaya.
Ayak basacak yerin yoksa da bu dünyada, bil ki “tüf”ün bir ağıt olup tırmandı bu dağı.
Yirmi altı şiirin yer aldığı “tüf” üç bölümden –lav, kum, kül- oluşmuş ya da lav, kum, kül birleşmiş de “Tüf”ü oluşturmuş.
“tüf”ün şiirleri kendi içlerinde özgür, kitap içinde ise birbirlerine bağlı. Adım adım birinden diğerine yaklaştıkça sana eşlik ediyor sıradaki şiir ve yorulmadan yürüyorsun son sayfaya kadar.
Bir şiir sever olarak “şair Büşra Sarıkaya”yı tanımalısın, “tüf”ü okumalısın.

Not: tüf (şiirler),yasakmeyve komşu yayınları. basım:2016
