ÇALIŞMAK YA DA ÇALIŞMAMAK! İŞTE BÜTÜN MESELE BU!

Ünlü İngiliz şair William Shakespeare bir oyununda  “Olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele bu” diye kült bir cümle kurmuş bundan yüzlerce yıl önce. Bu cümle kalıbı hemen her durumda kullanıldı. Ben de naçizane 8 Mart Dünya Kadınlar günü için uygun buldum. “Çalışmak ya da çalışmamak! İşte bütün mesele bu!”

“BAŞARILI KADIN” KİMDİR?

Günümüz koşullarında bir kadın iş hayatında yer almıyorsa anne ve eş olması yeterli görülmüyor. Çünkü kadınların iş hayatında var olması toplumsal hayattaki yerlerini de sağlamlaştırıyor. Ekonomik nedenlerden dolayı çalışmak zorunda olsun veya olmasın eğer bir kadın iş hayatında yok ise evdeki varlığı da sorgulanıyor ve hatta küçümseniyor. Özgeçmişinin en üstüne tam zamanlı anne ve eş yazması onu toplumsal hayatın kabul edeceği “başarılı kadın” yapmıyor. Çünkü annelik ya da eş olmak bir meslek olarak kabul görmüyor. Modern zaman kadınları iş hayatında yükselebilmek için kendi doğalarından ödün verip anne olmayı ya da evlenmeyi göz ardı etmek zorunda kalıyor. “Çocuk da yaparım kariyer de” söylemi kulağa hoş gelse de gerçek hayatta ne yazık ki geçerliliği olmayan hoş bir teselliden öteye geçemiyor. İş hayatında var olmaya çalışan kadın aynı zamanda anne ve eş olduğu durumlarda omuzlarındaki yükün ağırlığı, görev ve sorumluluklarının altında eziliyor. Başarılı bir iş insanı, iyi bir anne, sevecen bir eş olmaya çalışan kadın sorumlulukları içinde kayboluyor ve en sonunda kendini unutuyor. Oysa herkes bilir ki kadın ailenin direğidir ve aileyi bir arada tutan da anneler yani kadınlardır. Sağlıklı bireyler yetiştirmek ailede başlar ve insanın ilk öğretmeni de annesidir. Mutlu, huzurlu ve özgüveni yüksek bir anne kendisi gibi mutlu, huzurlu ve özgüveni yüksek bireyler yetiştirir. Sağlıklı bireyler de sağlıklı toplumları oluşturur. Ailesi ya da yakın çevresi tarafından sürekli itilip kakılan, değersizleştirilen, aşağılanan, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalan kadınların benlikleri yok olur. Özgüveni yerle bir edilen kadınların sağlıklı bireyler yetiştirmesine imkan yoktur. Bu gerçeği aklımızdan çıkarmadan toplumun taşıyıcı kolonlarından biri olan kadınlara hak ettikleri değeri vermek zorundayız. Zira kadınların yok edildiği bir toplumun ayakta kalması ve varlığını sürdürmesi mümkün değildir.

8 MART KUTLAMA MI YOKSA PROTESTO MU?

8 Mart Dünya Kadınlar Günü ya da diğer adıyla Dünya “Emekçi” Kadınlar Günü aslında nedir? Günümüzde büyük etkinliklerle kutlanan 8 Mart aslında bir protesto olabilir mi? 8 Mart’ın çıkış öyküsüne baktığımızda bunun bir protesto hareketi olduğunu görüyoruz. Şaşırtıcı değil mi?Dünya Kadınlar Günü 100 yılı aşkın süredir var olan bir hareket. Kökleriise işçi hakları hareketlerine dayanıyor ve günümüzde Birleşmiş Milletler tarafından da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kabul ediliyor.Bugün neredeyse tüm dünyada ses getiren eylemlere sahne olan 8 Mart’ın tarihçesine kısaca bakalım: 8 Mart’ın tohumları 1908 yılında, New York’ta ağır şartlarda tekstilde çalışan 15 bin kadınındaha kısa mesai süreleri, daha yüksek maaş ve seçme hakkı talep etmesiyle atıldı. Bir yıl sonra Amerika Sosyalist Partisi 8 Mart’ı Ulusal Kadınlar Günü ilan etti. Bu özel günü uluslararası hale getirme fikrini ortaya atan ilk kişi ise Clara Zetkin’dir. Zetkin, 1910 yılında Kopenhag’da toplanan Uluslararası Emekçi Kadınlar Konferansı’nda Dünya Kadınlar Günü fikrini önerdi. Konferansa 17 farklı ülkeden katılan 100 kadın, bu öneriyi oybirliğiyle kabul etti. İlk uluslararası etkinlikler ise 1911’de, Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’de düzenlendi. Dünya Kadınlar Günü’nün resmiyet kazanması için ise onlarca yılgeçmesi gerekti.1975’te Birleşmiş Milletler Dünya Kadınlar Günü’nü kabul etti ve her yıl için özel bir tema belirlemeye başladı. 1996’da belirlenen ilk tema “Geçmişi kutlamak, geleceği planlamak” şeklindeydi. Bu yılın teması ise; “Çalışma hayatını değiştiren kadınlar: 2030’a kadar eşitlik”. Dünya Kadınlar Günü’nde, kadınların toplum içerisinde, siyasette ve iş hayatında elde ettiği başarılar kutlanırken aynı zamanda 8 Mart’ın kökleri hala sesini duyuruyor. Kadınlar Günü’nde cinsiyet eşitsizlikleri vurgulanıyor ve protestolar düzenleniyor.

NEDEN 8 MART?

8 Mart tarihinin özellikle seçilmesi gibi bir durum yok aslında. Zetkin’in aklında da özel bir tarih yoktu muhtemelen. Birinci Dünya Savaşı sırasında, 1917’de Rus emekçi kadınlar “Ekmek ve barış istiyoruz” sloganlarıyla sokaklara çıkmıştı.Eylemlerin dördüncü gününde Rus Çarı tahttan indirildi. Kurulan geçici hükümet ise kadınlara seçme hakkı tanıdı.Rusya’daki kadın eylemlerinin başlangıcı, Jülyen takvimine göre 23 Şubat’tı. Dünya genelinde daha yaygın biçimde kullanılan Miladi (Gregoryen) takvimde bu tarih 8 Mart’a denk geliyordu.

Bir cevap yazın