MÜZİK SHOW DEĞİL,İHTİYAÇTIR

RÖP; ZELİHA ŞENGÜL

İnsanın ruh halini en hızlı şekilde değiştirebilen nadir şeylerden biri hiç kuşkusuz müziktir. Kulağımızdan ruhumuza süzülen melodiler bizi hüzünlüyken neşeli, neşeliyken bir anda hüzünlü hale getirebilir. Bazı durumlarda ise sözcüklerin yetersiz kaldığı duygularımızı müziğin diliyle anlatırız. Farklı toplumlar farklı dilleri kullansa da müzik ortak değerdir çünkü müzik evrensel bir dildir. Çınar Müzik’in sahibi Cem Boyacılar ise müziğin terapi yönüne dikkat çekiyor ve “müzik bir show ya da trend değildir, müzik bir ihtiyaçtır” diyor. Çocukluğundan bu yana müzikle iç içe olan Cem Boyacılar, yüksek öğrenimini işletme üzerine tamamlasa da kariyerini aşkla bağlı olduğu müzik konusunda inşa etmiş. Cem Boyacılar ile müzik ve müzik aletleri konusunda keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Hayatından müziği eksik etmeyen Cem Boyacılar’ın müzik ve müzik aletlerine olan sevgisinden yansıyanlar ise şöyle;

Denizli Life: Cem Bey, müzikle iç içe geçmiş bir hayatınız var. Müzik üzerine yoğunlaşmanızın sebebi nedir?

Çok erken yaşlarda müziğe başlamış olmam olabilir. Bu bir aşk. Ben enstrümanları her zaman sevdim. Son iki senedir aktif olarak sahnede çalmıyor olmama rağmen halen müzikten kopmadım. Halen her gün elime gitar alıp en azından bir saat kendi kendime çalıyorum. Artık bir yerde çalmak değil de insanların gözünde, bir enstrüman aldığı zamanki o mutluluğu hissetmek baha daha çok keyif veriyor.

Denizli Life: Müzik aletleri ticaretine nasıl başladınız? O süreçten bahseder misiniz biraz?  

1997 yılından bu yana müzik aletleri ticareti ile uğraşıyorum. Üniversiteye ilk başladığım sene, şu an hayatta olmayan bir firmanın Denizli şubesi olarak başladım. İlerleyen yıllarda kendi markamızı oluşturduk. Şu an Denizli’de 3 tane mağazamız var. 3 mağazada da sektörün önde gelen tüm markalarının yetkili satıcısıyız ve distribütörüyüz. Bunların başında amiral gemimiz Yamaha geliyor. Yamaha dışında, Fender, Gibson, Kawai, Casio, Alhambra daha doğrusu özetlersem; İspanyol gitarlar, klasik gitarlar, elektro gitarlar, bas gitarlar, akustik piyanolar, dijital piyanolar, yaylı sazlar, nefesli sazlar, yani müzik hakkında aklınıza gelebilecek tüm enstrümanları doğrudan son kullanıcıya ulaştırıyoruz. Gündemi takip etmek adına, dünyada kabul görmüş iki tane fuar var: biri Amerika’da Ocak ayında gerçekleşen NAMM, diğeri Nisan ayında Almanya Frankfurtta gerçekleşen MESSE. Her sene ikisine de katılıp gündemi, yeni çıkan trendleri yeni çıkan enstrümanları oradan takip ediyoruz. Onun dışında Viyana’da özel eventler oluyor. Eventlerde Yamaha’nın çıkacak olan ürünlerinin tanıtımı yapılıyor. Yamaha, çok kuvvetli, büyük bir firma. Dünyanın tüm enstrüman satışlarının yarısını tek başına Yamaha üstleniyor. En yakın rakibiyle arasında çok çok yüksek ciro farkları ve teknoloji farkları var. Biz de Yamaha’nın Denizli’deki tek bayisiyiz ve 3 mağazamızla hizmet veriyoruz.

Denizli Life: Şehrimizin müzik konusuna eğilimi nasıl?

Denizli’deki müzik talebini, o büyümeyi, 20 sene boyunca, tüm köşe taşlarını tarih içinde takip etmiş birisi olarak net gözlemleyebiliyorum ben. 97’de biz sırtımızda gitarla gezdiğimiz zaman insanlar şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Şimdi ise belli bir istikamette 15 dakika durursanız, önünüzden 15 tane enstrüman çalan, sırtında enstrümanla geçen insan görürsünüz. Sokak müzisyenlerine de rastlarsınız. Bunun dışında Denizli’deki özel okulların enstrüman ihtiyaçlarını, tüm devlet okullarının müzik odalarının % 90’ından fazlasını biz yapıyoruz. Bu konuda Özel İdare’nin, valiliğin ve Eğitim Bakanlığı’nın devlet okullarına destekleri var. Kaymakamlık ve valilik bazında. Sanırım Denizli’nin ilçeleri içerisinde müzik odası yapmadığımız ilçe kalmadı. Keza, Denizli’nin merkezdeki okullarının o konuda alt yapısı sağlam. Kolejler ve özel okulların tamamı zaten bu işe büyük yatırım yapıyor. Hafta içi ve hafta sonu öğrencilerine kurslar açıyor. Kendi müzik odalarındaki tesisatla bunu destekliyorlar. O açıdan Denizli’yi ben bir taşra kenti olarak görmüyorum. Kolejlerin, devlet okullarının tamamına yakınına merkez ve ilçeler bazında hemen hemen hepsine destek veriyoruz. Onlar da bizi tercih ediyorlar.

Denizli Life: Peki, enstrüman tercihleri nasıl? En çok hangileri tercih ediliyor?

Denizli’de en çok tercih edilen, en popüler enstrüman gitar. Gitar hala en popüler enstrüman.

Denizli Life: Neden?

Bir defa taşıyabileceğin bir enstrüman, insanların maddi olarak, kolay ulaşabileceği bir enstrüman. Yani kötü olmakla birlikte, iki yüz liraya da bir gitar alabilirsin; çok daha yüksek rakamlara da gitar alabilirsin. Aynı zamanda kaynak çok. İnsanlar Youtube girip kendi kendine de olsa bir şeyler yapabiliyor. Öğretici çok fazla. Artık çoğu kimse gitar çaldığı için yetkin olsun olmasın, birbirine yardımcı olabiliyorlar. Gitarı takip eden popülerlikte bağlama var. Saz ve bağlama bizim kendi özgün enstrümanımız. Kısa sap ve uzun sap olarak kendi içinde ikiye ayrılıyor. Batı enstrümanlarında olduğu gibi belli bir standardı yok. Tekne boyu büyüdükçe sap boyu uzuyor. Tekne boyu küçüldükçe sap boyu kısalıyor. Hala otantik bir enstrümanımız bağlama. Hala evrim geçiriyor. O konuda Denizli’de yüksek bir talep var. Bağlamayı keman ve piyano takip ediyor. Keman, perdesiz yaylı bir çalgı olarak yaylı ailesinin en küçük kız kardeşi diyebiliriz. Yaylı ailesi olarak; keman, viyola, viyolonsel ya da çello ve kontrbas geliyor. Ocak ayının ortasında, Güzel Sanatlar Lisesi’nde “Sun” adı verilen bir yaylı çalgılar festivali var. Daha önce defalarca piyano festivali yaptılar, ilk kez yaylı çalgılar festivali yapılacak. Biz de Çınar Müzik Yamaha olarak bu festivalin ana sponsorlarından biriyiz. Keman konusunda Halk Eğitim’in ve Belediye Konservatuarı’nın açtığı kurslar var. Biz de mağazalarımızda dersler veriyoruz. Piyanolar da kendi aralarında akustik ve dijital piyanolar olmak üzere ikiye ayrılıyor. Dijital piyanolar, taşınmasının kolaylığı, maddi olarak ulaşmanın daha kolay olması, masrafsız bir enstrüman olması ve akort gerektirmemesi gibi sebeplerden dolayı akustik piyanolardan daha fazla talep görüyor. Akustik piyanolar konsol dediğimiz piyanolar ve kuyruklu dediğimiz konser piyanoları olmak üzere ikiye ayrılıyor. Popülerlikte keman ve piyanoyu nefesliler takip ediyor. Nefeslilerin başını flüt çekiyor. Türkiye’de bilinen adıyla yan flüt. Dünyanın her yerinde yan flüte flüt denir. Bizde okul flütü ile karıştığı için yan flüt diyoruz. Son yıllarda popüler olan, spesifik bir ürün de Ukulele’dir. Ukulele bir Havai çalgısıdır, şekil olarak gitara benziyor. Küçük gitar, minik gitar diye tarif ediyor insanlar. Dört tellidir ve klasik gitar gibi misina tellidir. Havai dilinde yanılmıyorsam “zıplayan pire” anlamına geliyor. Kolejlerin eğilmesiyle son 3 senede trend olan bir çalgı diyebiliriz. Bu enstrümanların hepsi mağazalarımızda mevcut.

Denizli Life: Herhangi bir müzik enstrümanı çalabilmek yetenekle mi alakalıdır? Yani isteyen herkes müzik aleti çalabilir mi?

Herkes bir enstrüman çalabilir. Herkes, belli bir yere kadar müzik aleti çalabilir. Bu iş %10-15 yetenek, kalan %85-90 azim ve çaba işi. Özellikle çocuklar için bunun üç saç ayağı var. Öğretmen, öğrenci ve aile. Bu ayaklardan biri eksik olduğu zaman dengesiz oluyor. Emek gerektiren bir iş. Öğrencinin bilinçli olması, çalışması, öğretmenin bilinçli olması ve ailenin de bilinçli olması lazım. Böyle olduğu zaman ortaya hoş şeyler çıkıyor.

Denizli Life: Peki müzik yapmak, bir enstrüman çalmak insanın kendisine ne katar?

Çalmasa bile, çalmaya başlaması öncelikle müziğin nasıl yapıldığı konusunda ona bir fikir verir. En azından bir konsere gittiği zaman, bir virtüöz dinlediği zaman ortada nasıl bir emek olduğunu, o işi deneyen insan bilir. Bir saat, bir buçuk saat konser dinliyoruz evet ama o insan, o bir buçuk saatte yansıttığı performans için en az 20-30 senesini vermiş oluyor. En azından bunun farkında olur. Nasıl meşakkatli, nasıl zor bir iş olduğunu ve saygı duyulması gereken bir iş olduğunun farkına varır. İkincisi müziğin terapisyen yönü var. Sınava hazırlanan bir çocuk doksan soruluk bir testi yaptıktan sonra yarım saat enstrümanıyla içli dışlı olursa; zihnine reset atmış oluyor. Zihnini yenilemiş oluyor. İkincisi, farklı enstrümanlar farklı şekilde çalınır ama tüm enstrümanları çalarken ortak bir durum vardır. Bir, görür, nota okur; iki, metronom, ayağı ile sayar; üç çaldığı enstrümana göre sağ el ve sol eliyle bir şeyler icra etmeye çalışır. Ne oldu? Beynini dörde bölmüş oldu. Yani, bunu cerrahlar daha iyi bilir, beynin sağ lobu ve sol lobu, ikisinin bir arada kullanıldığı ender işlerden biridir müzik yapmak. Diğer yandan gecenin geç bir saatinde kendine bir arkadaş bulamayabilirsin; ama gitarın, sazın, kemanın, piyanon veya çaldığın herhangi bir enstrüman sana gece boyunca eşlik edebilir. Eskiden bir enstrüman çalmak, bir kesimin tekelindeyken artık öyle bir durum söz konusu değil. Ben çocukluğumda hatırlıyorum, enstrüman teli bulabilmek için babam Tarsus’tan Mersin’e gitti, bulamadı. Adana’da buldu, getirdi ve bu sadece gitar teliydi. Bu muhtemelen 1986-87 yıllarında yaşanan bir durum. Şimdi artık öyle bir sıkıntı yok. Enstrümanlara ulaşmak daha kolay. İnsanlar bilinçlendi. Öğretici sayısı yeterli. Bu bir show değil. Bu bir trend değil, müzik aslında bir ihtiyaç. Sarf malzemelerinden tutun da her türlü enstrüman, farklı farklı bütçe seçenekleriyle mevcut. Biz de bunları Denizli halkına gururla sunuyoruz. Biz, Denizli’yi desteklediğimiz kadar Denizli’de bizi destekliyor diyebilirim.

Denizli Life: Çınar Müzik olarak önümüzdeki dönemler için yeni hedefler var mı?

Denizli’de gayet iyi gidiyoruz. Üç tane şubemiz var. Denizli dışında bayileşmek kısa vadedeki hedeflerimizin arasında. Şu an, Türkiye’nin her tarafındaki, son kullanıcı ve ara bayilere enstrüman yolluyoruz. Başka bir yere gittiğiniz zaman orada, enstrümanın kılıfı üzerinde Çınar Müzik yazısı görmek insanın hoşuna gidiyor, gururlandırıyor.

Denizli Life: Cem Bey, bu keyifli sohbet için teşekkür ediyorum ve Still Life ailesi olarak çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Ben teşekkür ederim.

Artık bir yerde çalmak değil de insanların gözünde, bir enstrüman aldığı zaman, o mutluluğu hissetmek baha daha çok keyif veriyor.

Denizli Life: Cem Bey, müzikle iç içe geçmiş bir hayatınız var. Müzik üzerine yoğunlaşmanızın sebebi nedir?

Çok erken yaşlarda müziğe başlamış olmam olabilir. Bu bir aşk. Ben enstrümanları her zaman sevdim. Son iki senedir aktif olarak sahnede çalmıyor olmama rağmen halen müzikten kopmadım. Halen her gün elime gitar alıp en azından bir saat kendi kendime çalıyorum. Artık bir yerde çalmak değil de insanların gözünde, bir enstrüman aldığı zamanki o mutluluğu hissetmek baha daha çok keyif veriyor.

Denizli Life: Müzik aletleri ticaretine nasıl başladınız? O süreçten bahseder misiniz biraz?  

1997 yılından bu yana müzik aletleri ticareti ile uğraşıyorum. Üniversiteye ilk başladığım sene, şu an hayatta olmayan bir firmanın Denizli şubesi olarak başladım. İlerleyen yıllarda kendi markamızı oluşturduk. Şu an Denizli’de 3 tane mağazamız var. 3 mağazada da sektörün önde gelen tüm markalarının yetkili satıcısıyız ve distribütörüyüz. Bunların başında amiral gemimiz Yamaha geliyor. Yamaha dışında, Fender, Gibson, Kawai, Casio, Alhambra daha doğrusu özetlersem; İspanyol gitarlar, klasik gitarlar, elektro gitarlar, bas gitarlar, akustik piyanolar, dijital piyanolar, yaylı sazlar, nefesli sazlar, yani müzik hakkında aklınıza gelebilecek tüm enstrümanları doğrudan son kullanıcıya ulaştırıyoruz. Gündemi takip etmek adına, dünyada kabul görmüş iki tane fuar var: biri Amerika’da Ocak ayında gerçekleşen NAMM, diğeri Nisan ayında Almanya Frankfurtta gerçekleşen MESSE. Her sene ikisine de katılıp gündemi, yeni çıkan trendleri yeni çıkan enstrümanları oradan takip ediyoruz. Onun dışında Viyana’da özel eventler oluyor. Eventlerde Yamaha’nın çıkacak olan ürünlerinin tanıtımı yapılıyor. Yamaha, çok kuvvetli, büyük bir firma. Dünyanın tüm enstrüman satışlarının yarısını tek başına Yamaha üstleniyor. En yakın rakibiyle arasında çok çok yüksek ciro farkları ve teknoloji farkları var. Biz de Yamaha’nın Denizli’deki tek bayisiyiz ve 3 mağazamızla hizmet veriyoruz.

Denizli Life: Şehrimizin müzik konusuna eğilimi nasıl?

Denizli’deki müzik talebini, o büyümeyi, 20 sene boyunca, tüm köşe taşlarını tarih içinde takip etmiş birisi olarak net gözlemleyebiliyorum ben. 97’de biz sırtımızda gitarla gezdiğimiz zaman insanlar şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Şimdi ise belli bir istikamette 15 dakika durursanız, önünüzden 15 tane enstrüman çalan, sırtında enstrümanla geçen insan görürsünüz. Sokak müzisyenlerine de rastlarsınız. Bunun dışında Denizli’deki özel okulların enstrüman ihtiyaçlarını, tüm devlet okullarının müzik odalarının % 90’ından fazlasını biz yapıyoruz. Bu konuda Özel İdare’nin, valiliğin ve Eğitim Bakanlığı’nın devlet okullarına destekleri var. Kaymakamlık ve valilik bazında. Sanırım Denizli’nin ilçeleri içerisinde müzik odası yapmadığımız ilçe kalmadı. Keza, Denizli’nin merkezdeki okullarının o konuda alt yapısı sağlam. Kolejler ve özel okulların tamamı zaten bu işe büyük yatırım yapıyor. Hafta içi ve hafta sonu öğrencilerine kurslar açıyor. Kendi müzik odalarındaki tesisatla bunu destekliyorlar. O açıdan Denizli’yi ben bir taşra kenti olarak görmüyorum. Kolejlerin, devlet okullarının tamamına yakınına merkez ve ilçeler bazında hemen hemen hepsine destek veriyoruz. Onlar da bizi tercih ediyorlar.

DENİZLİ LİFE: Peki, enstrüman tercihleri nasıl? En çok hangileri tercih ediliyor?

Denizli’de en çok tercih edilen, en popüler enstrüman gitar. Gitar hala en popüler enstrüman.

Denizli Life: Neden?

Bir defa taşıyabileceğin bir enstrüman, insanların maddi olarak, kolay ulaşabileceği bir enstrüman. Yani kötü olmakla birlikte, iki yüz liraya da bir gitar alabilirsin; çok daha yüksek rakamlara da gitar alabilirsin. Aynı zamanda kaynak çok. İnsanlar Youtube girip kendi kendine de olsa bir şeyler yapabiliyor. Öğretici çok fazla. Artık çoğu kimse gitar çaldığı için yetkin olsun olmasın, birbirine yardımcı olabiliyorlar. Gitarı takip eden popülerlikte bağlama var. Saz ve bağlama bizim kendi özgün enstrümanımız. Kısa sap ve uzun sap olarak kendi içinde ikiye ayrılıyor. Batı enstrümanlarında olduğu gibi belli bir standardı yok. Tekne boyu büyüdükçe sap boyu uzuyor. Tekne boyu küçüldükçe sap boyu kısalıyor. Hala otantik bir enstrümanımız bağlama. Hala evrim geçiriyor. O konuda Denizli’de yüksek bir talep var. Bağlamayı keman ve piyano takip ediyor. Keman, perdesiz yaylı bir çalgı olarak yaylı ailesinin en küçük kız kardeşi diyebiliriz. Yaylı ailesi olarak; keman, viyola, viyolonsel ya da çello ve kontrbas geliyor. Ocak ayının ortasında, Güzel Sanatlar Lisesi’nde “Sun” adı verilen bir yaylı çalgılar festivali var. Daha önce defalarca piyano festivali yaptılar, ilk kez yaylı çalgılar festivali yapılacak. Biz de Çınar Müzik Yamaha olarak bu festivalin ana sponsorlarından biriyiz. Keman konusunda Halk Eğitim’in ve Belediye Konservatuarı’nın açtığı kurslar var. Biz de mağazalarımızda dersler veriyoruz. Piyanolar da kendi aralarında akustik ve dijital piyanolar olmak üzere ikiye ayrılıyor. Dijital piyanolar, taşınmasının kolaylığı, maddi olarak ulaşmanın daha kolay olması, masrafsız bir enstrüman olması ve akort gerektirmemesi gibi sebeplerden dolayı akustik piyanolardan daha fazla talep görüyor. Akustik piyanolar konsol dediğimiz piyanolar ve kuyruklu dediğimiz konser piyanoları olmak üzere ikiye ayrılıyor. Popülerlikte keman ve piyanoyu nefesliler takip ediyor. Nefeslilerin başını flüt çekiyor. Türkiye’de bilinen adıyla yan flüt. Dünyanın her yerinde yan flüte flüt denir. Bizde okul flütü ile karıştığı için yan flüt diyoruz. Son yıllarda popüler olan, spesifik bir ürün de Ukulele’dir. Ukulele bir Havai çalgısıdır, şekil olarak gitara benziyor. Küçük gitar, minik gitar diye tarif ediyor insanlar. Dört tellidir ve klasik gitar gibi misina tellidir. Havai dilinde yanılmıyorsam “zıplayan pire” anlamına geliyor. Kolejlerin eğilmesiyle son 3 senede trend olan bir çalgı diyebiliriz. Bu enstrümanların hepsi mağazalarımızda mevcut.

Still Life: Herhangi bir müzik enstrümanı çalabilmek yetenekle mi alakalıdır? Yani isteyen herkes müzik aleti çalabilir mi?

Herkes bir enstrüman çalabilir. Herkes, belli bir yere kadar müzik aleti çalabilir. Bu iş %10-15 yetenek, kalan %85-90 azim ve çaba işi. Özellikle çocuklar için bunun üç saç ayağı var. Öğretmen, öğrenci ve aile. Bu ayaklardan biri eksik olduğu zaman dengesiz oluyor. Emek gerektiren bir iş. Öğrencinin bilinçli olması, çalışması, öğretmenin bilinçli olması ve ailenin de bilinçli olması lazım. Böyle olduğu zaman ortaya hoş şeyler çıkıyor.

Denizli Life: Peki müzik yapmak, bir enstrüman çalmak insanın kendisine ne katar?

Çalmasa bile, çalmaya başlaması öncelikle müziğin nasıl yapıldığı konusunda ona bir fikir verir. En azından bir konsere gittiği zaman, bir virtüöz dinlediği zaman ortada nasıl bir emek olduğunu, o işi deneyen insan bilir. Bir saat, bir buçuk saat konser dinliyoruz evet ama o insan, o bir buçuk saatte yansıttığı performans için en az 20-30 senesini vermiş oluyor. En azından bunun farkında olur. Nasıl meşakkatli, nasıl zor bir iş olduğunu ve saygı duyulması gereken bir iş olduğunun farkına varır. İkincisi müziğin terapisyen yönü var. Sınava hazırlanan bir çocuk doksan soruluk bir testi yaptıktan sonra yarım saat enstrümanıyla içli dışlı olursa; zihnine reset atmış oluyor. Zihnini yenilemiş oluyor. İkincisi, farklı enstrümanlar farklı şekilde çalınır ama tüm enstrümanları çalarken ortak bir durum vardır. Bir, görür, nota okur; iki, metronom, ayağı ile sayar; üç çaldığı enstrümana göre sağ el ve sol eliyle bir şeyler icra etmeye çalışır. Ne oldu? Beynini dörde bölmüş oldu. Yani, bunu cerrahlar daha iyi bilir, beynin sağ lobu ve sol lobu, ikisinin bir arada kullanıldığı ender işlerden biridir müzik yapmak. Diğer yandan gecenin geç bir saatinde kendine bir arkadaş bulamayabilirsin; ama gitarın, sazın, kemanın, piyanon veya çaldığın herhangi bir enstrüman sana gece boyunca eşlik edebilir. Eskiden bir enstrüman çalmak, bir kesimin tekelindeyken artık öyle bir durum söz konusu değil. Ben çocukluğumda hatırlıyorum, enstrüman teli bulabilmek için babam Tarsus’tan Mersin’e gitti, bulamadı. Adana’da buldu, getirdi ve bu sadece gitar teliydi. Bu muhtemelen 1986-87 yıllarında yaşanan bir durum. Şimdi artık öyle bir sıkıntı yok. Enstrümanlara ulaşmak daha kolay. İnsanlar bilinçlendi. Öğretici sayısı yeterli. Bu bir show değil. Bu bir trend değil, müzik aslında bir ihtiyaç. Sarf malzemelerinden tutun da her türlü enstrüman, farklı farklı bütçe seçenekleriyle mevcut. Biz de bunları Denizli halkına gururla sunuyoruz. Biz, Denizli’yi desteklediğimiz kadar Denizli’de bizi destekliyor diyebilirim.

Denizli Life: Çınar Müzik olarak önümüzdeki dönemler için yeni hedefler var mı?

Denizli’de gayet iyi gidiyoruz. Üç tane şubemiz var. Denizli dışında bayileşmek kısa vadedeki hedeflerimizin arasında. Şu an, Türkiye’nin her tarafındaki, son kullanıcı ve ara bayilere enstrüman yolluyoruz. Başka bir yere gittiğiniz zaman orada, enstrümanın kılıfı üzerinde Çınar Müzik yazısı görmek insanın hoşuna gidiyor, gururlandırıyor.

Denizli Life: Cem Bey, bu keyifli sohbet için teşekkür ediyorum ve Still Life ailesi olarak çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Ben teşekkür ederim.

Bir cevap yazın