Mehmet Çakır, fotoğrafçılıkla uzaktan yakından ilgisi bulunan hemen herkes bu marka ismi ve onun fotoğrafçılığa kattığı değeri bilir. Çakır, hayat şartlarının zorlaması nedeniyle başladığı fotoğrafçı çıraklığından bugün uluslar arası ödülleri olan bir marka yaratmayı başardı. Diğer yandan 2003 yılında kurduğu Mehmet Çakır Fotoğraf Sanat Evi’nde mesleki tecrübelerini ve bilgi birikimini fotoğraf severlerle paylaşmaktan da geri durmadı. Kendisi gibi fotoğrafçılığa gönül vermiş bir grup insan ile 2006 yılında DEFSAD’ın (Denizli Fotoğraf Sanatı Derneği) kuruluşunu gerçekleştirdi. Ulusal ve uluslar arası sayısız ödülü bulunan değerli büyüğümüz Mehmet Çakır ile fotoğraf sanatını konuştuk.
Denizli Life: Değerli ağabey, ben sizi yakından tanıyorum ama Denizli Life okuyucuları için kendinizden biraz bahseder misiniz?
1957 yılında Denizli Çardak Beylerbeyi’nde dünyaya geldim. 13 yaşında fotoğrafçılığa çırak olarak başladım. 2002 yılına kadar fotoğrafçılığı meslek olarak yaptım. 2003 yılında Mehmet Çakır Fotoğraf Sanat Evi’ni kurdum. 2006 yılında yine burada DEFSAD’ın kuruluşunu gerçekleştirdik arkadaşlarımızla. DEFSAD’ın kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyesiyim halen.
Denizli Life: Çocukluk yıllarında geçirdiğiniz günlerin fotoğraflarınıza yansıması nasıl oldu? Yani hangi etkiler fotoğraf çekmenize neden oldu?
Benim çocukluğum köyde, çok mutlu ve doğayla iç içe geçti. Belki de renkleri orada öğrendim. Çiçeklerin renklerini, bitkilerin renklerini, gün batımını, gün doğumunu, orada doğayı çok iyi izlediğimi şimdi şimdi kavradığımı sanıyorum. Fotoğraflarımın resimsel tat taşıması belki de onların kaynağı, geçmişin kaynağı diye düşünüyorum.
Denizli Life: Nasıl başladığınız fotoğrafa?
Fotoğrafçılığa zorunlu olarak başladım, ben okumak istiyordum ama imkan olmadı. Bir fotoğraf stüdyosuna fotoğrafçı çırağı olarak girdik. Böyle devam etti.
Denizli Life: Bugün Mehmet Çakır denince portreler geliyor aklımıza, köy yaşamı geliyor? Sizi bu anlamda etkileyen ilk fotoğraf sanatçısı kimdir?
O zamanlar Cumhuriyet Gazetesi’nde Fikret Otyam vardı. Doğu röportajları diye bir dizisi vardı. Onu takip etmiştim. Sonra kitaplaştığını gördüm, aldım. O etkilemişti. Çünkü köy görüntüleri vardı. Bunları ben de çekerim diye girdim ama zormuş, çekmeye çalışıyoruz.
Denizli Life: İlk çektiğiniz fotoğrafı ya da ilk fotoğraf makinenizi hatırlıyor musunuz?
İlk makinem, o zamanlar Kodak Retina birler vardı. Kompakt türü, ondandı. Ayarlar yoktu üstünde, göz kararı ayarlar yapardınız, netlemesi falan maueldi, elinizle netlerdiniz, küçük bir makineydi ama çok işlevli bir makineydi, güzel bir makineydi. Çünkü güzel fotoğraf çıkıyordu.
Denizli Life: Bugün kullandığınız makinelerle eski makineleri karşılaştırdığınızda tabi ki çok büyük fark var. Dijital çağa geçtik artık ama sizin bu anlamda dijital fotoğrafçılığa bakışınız nedir?
İlk fotoğrafçılık sihirbazlık gibi bir şeydi. Böyle havası vardı. Fotoğrafa ulaşmak, gördüğünüzü kaydetmek ya da elde etmek zordu. Çünkü bazı kurallara bağlıydınız, koşullara bağlıydınız, örneğin, filmin banyo suyunun çok iyi olması lazımdı. Taze film bulmanız, taze kart bulmanız lazımdı. Karanlık odanızın çok durumlu olması gerekiyordu ama maalesef Türkiye’de öyle bir şey yoktu. O nedenle çektiğiniz fotoğraflarınızın da belki de % 10’nunu doğru dürüst elde edebiliyordunuz, % 90’nı çöp oluyordu. Ama dijital çağda şimdi % 10’nu çöp oluyor % 90’nını elde ediyorsunuz. Birebir alabiliyorsunuz. Dijital çağ süper bir şey, çok güzel. Çok fotoğrafik öğeler taşıyan ya da koşullar taşıyan, fotoğraf yapma gereğini çok doğru bize veren bir uygulama sistemi. Ama tek kötü tarafı her net fotoğrafın fotoğraf sanatı olarak kabul edilmesi ya da varsayılması. Orası sakıncalı. Fotoğraf sanatının ilk başlangıcından şimdiye kadar bütün koşulları devam ediyor. Ama bizim kavrayamamızdan, öğrenemememizden kaynaklanan bir yanılgı içindeyiz. Yoksa dijital süper bir şey.
Denizli Life: Şu anda yarışmalara yolladığınız fotoğrafları işliyorsunuz. Fotoshop vb şeyleri kullanıyorsunuz. Manipüle fotoğrafçılık hakkındaki düşünceleriniz neler?
Ben manipülasyon demiyorum. Yanlış anlam, tanım. Ben yaratıcı fotoğraf diyorum. Yani kafanızdakini aktarma fotoğrafı demek daha doğru. Güzel işler çıkıyor, güzel işler yapıyorlar, ben de yapıyorum. Ben portreden, doğadan, köy görüntülerinden geldim ama o zamanlardan beri vardır benim kafamda. Doğada bulamayacağınızı kurgulayıp fotoğraf yapmak, fotoğraf çekmek değil, fotoğraf yapmak anlamında kullanıyordum. Kullanıyorum da.
Denizli Life: Fotoğraf çekmek için hangi zamanları seçersiniz. Böyle bir zaman dilimi var mıdır? Sizin bir lafınız vardır “havayı koklarım” demiştiniz. Var mı böyle bir zaman?
Eğer doğa fotoğrafı çekecekseniz doğayı, atmosferi bilmeniz lazım. Sisli mi olacak, puslu mu olacak, temiz mi olacak onu iyi koklamanız lazım. Koklama dediğim o. Artık ben onu kırdım, şimdi diyorum ki: “her saat, her dakika her yerde fotoğraf çekilebilir” ama her fotoğrafın bir ışığı; her ışığın bir fotoğrafı vardır. Bunu bulabilirseniz olur. Ama önceden sabahleyin gün doğumundan dokuza, ona kadar; akşam da altıdan gün batımına kadar fotoğraf çekin deniliyordu. Doğru söylüyorlar ama o kısıtlamada kalmamak lazım.
Denizli Life: Sizin Pamukkale fotoğraflarınız var. Dört yıl boyunca Pamukkale’de görevli olarak bulunduğunuz bir zaman dilimi var. Sabahtan gece yarılarına kadar Pamukkale’yi karış karış gezdiğinizi biliyoruz, nasıl bir dönemdi o dönem?
İlk teklif geldiğinde baya bir korkmuştum. Çünkü bembeyaz Pamukkale, ne çekersiniz? Bir ay çekersiniz, iki ay çekersiniz, üç ay çekersiniz korkmuştum açıkçası ne çekerim acaba diye. İlk bir-iki ay bocaladım. Ama sonra Pamukkale’ye eğildiğimde; bilhassa travertenlerin oluşum biçimlerini araştırmaya başladığımda şok oldum. Boş ver üç ayı, bey ayı, altı ayı, dört yıl çalıştım hala bitmedi. 40 yıl çalışsam da yine bitmez.
Denizli Life: Çok fazla fotoğraf var. Kitaplaştırmayı hiç düşündünüz mü?
Ben isterim ama kim yapacak? Sponsor olunması gerekiyor.
Denizli Life: Sizce iyi bir fotoğrafın kriterleri ne olmalı? Sizin ölçütlerinize göre bir fotoğrafa bakıldığı zaman iyi fotoğraf neye denir?
Benim kendi düşünceme göre her zanaatın kuram-kuralları vardır. Onu üzerinde taşıyorsa o sanattır. Nedir fotoğrafta? Leke dağılımı, ışık geçişi, fotoğrafın atmosferi, fotoğrafa yüklediğiniz felsefe. Yani ben hep şunu derim: “nereyi, neden, nasıl çektiniz?” Nereyi, kim olacak mesela. Ne çekeceksiniz? Neden olması lazım. O, fotoğrafınızın felsefesidir. Nasıl çektiniz? Bu da tekniğin uygulanmasıdır. Bunu yerine getirdiğinizde her fotoğraf ya da yapıt sanattır.
Denizli Life: Benim de üyesi olmaktan gurur duyduğum derneğimiz DEFSAD var. Kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyesisiniz. DEFSAD’ın kuruluşu ile ilgili bilgi verir misiniz?
Fotoğraf severlerle Mehmet Çakır Fotoğraf Evi’nde toparlanıldı. 3-5 ay burada toparlanma dönemi geçirdik. Sonra dernekleşme kararı aldındı. 2006’da kurduk derneğimizi, o zaman için 35 üyemiz vardı. Şimdi 60’ın üzerinde üyemiz var. Derneğimiz, sakin fakat emin adımlarla yürüyen bir dernek, çok büyümeyen bir dernek, zaten bizim de büyüyelim diye öyle bir çabamız yok. Çünkü biz istikrar, devamlılık ve süreklilik istiyoruz. Her geleni üye yapmıyoruz.
Still Life: Yetiştirdiğiniz fotoğrafçı dostlar var, onların aldıkları ödüller var. Biraz da onlardan bahseder misiniz?
Ben yetiştirmedim, katkı verdim, kendileri yetiştiler. Derneğimizin özelliği bu. Şu anda Denizli’de kim “ben fotoğrafla ilgileniyorum” derse; ya Mehmet Çakır’ın oradan ya da DEFSAD’dan geçmiştir. Gerçekten derneğimizden iyi fotoğraf üreten, iyi sanat yapan arkadaşlarımız çıktı. Uluslar arası unvanlar aldılar. Bunlar tabi sevindirici şeyler. İnsanlara bir misyon yükleyebilmek, bir dalla, bir işle uğraşmalarını sağlayabilmek, onları mutlu edebilmek benim için onur verici şeyler diye düşünüyorum.
Denizli Life: Çektiğiniz fotoğrafların albümleşmiş, kitaplaştırılmış halleri var. Özellikle de kelebekler üzerine bir kitabınız var Denizli Belediyesi’nin katkılarıyla çıkan, o kitaplar hakkında bilgi alabilir miyiz?
Pamukkale İşletme Müdürlüğü, “Pamukkale’de Yaşam” adı altında bir kitap bastı. Bu kitap Pamukkale’de ciddi satış rakamlarına ulaştı. Sonra Laodikya’da çalıştım 6 yıl. Orada bir karma kitap çıkardılar. Sonra Denizli Büyükşehir Belediyesi “Kelebekler” kitabını bastı. Kelebeklerin çoğunu Pamukkale’de çalışırken çekmiştim. Denizli’nin kelebekleri. 150 tür belirledim. Kelebeklerin türlerini tanımlamak çok zor. Tanımlamak için kaynak bulmak da çok zor. Belki 200’ün ezerindedir tür olarak çekilen kelebekler ama tamamı tanımlanmadığı için onları koymadım. O güzel bir kitap oldu.
Denizli Life: Bu kitaplar var fakat sanırım sizin fotoğraflarınızın toplandığı bir kitap daha hayata geçmedi. Böyle bir hayaliniz var mı?
Kitap basılsın hayalim yok. Çünkü öyle bir umudum yok. Hiç kimseye gidip de “benim şöyle bir kitabımı basın” demem. Ancak gelirlerse belki. Ben sadece fotoğraf çekiyorum. Fotoğraf yapıyorum o kadar.
Still Life: Bugüne kadar ulusal, uluslar arası çok büyük ödüller kazandınız. Mütevazi olduğunuzu biliyorum ama biraz da onlardan bahseder misiniz?
150’nin üzerinde ödül oldu bende. Benim için en önemlisini sorarsan Şinasi Barutçu Kupası var Türkiye’de. O yarışmanın özelliği herkes katılamıyor. Onlar sizin çalışmalarınızı takip ediyorlar, davet ediyorlar yarışmaya, üç yıl başarılı olursanız kupayı alıyorsunuz. Ben 2008 yılında almış oldum o kupayı. Yakın bir tarihte makro dalında dünya ikincisi oldum. Gümüş madalya kazandım.
Denizli Life: Özel yaşantınız, aile yaşantınız, torunlarınız var. DEFSAD üyeliğiniz var. Nasıl geçiyor günleriniz?
Üç tane torunum var. Ben sakin yaşayan bir insanım, çok hevesi olmayan bir insanım, her şeye özenmem. Yoktur, vah vah demem. Elimde var olanla mutlu olmasını bilen bir insan olduğumu düşünüyorum. İki kızım, üç torunum var.
Denizli Life: Onların da fotoğraflarını çekiyor musunuz?
Çok çekemiyorum. Çünkü okula gidiyorlar. Ya da ben buraya geliyorum. Onlar evde kalıyorlar. Baharda söz verdim artık, karar aldım, hem fotoğrafa götüreceğim onları hem de fotoğraflarını çekeceğim.
Denizli Life: 2018 yılı için Denizli’deki fotoğraf sanatı, Türkiye’deki fotoğraf sanatı için temennileriniz ne olacak?
Sanat sağlıkla yapılıyor. Önce sağlık istiyorum herkese sonra demokrasi istiyorum, huzur istiyorum. Ülkenin insanlarının mutlu olmasını istiyorum. Çünkü onlar mutlu olursa biz sanat yapabiliriz. Bizi de etkiliyor çünkü. Ben, belki iki yıldır ülkedeki zor koşullardan dolayı bunalıma girmiştim. Yeni yeni atlatmaya başladım. Önce sağlık, mutluluk ve ülkenin geleceği.
Denizli Life: Çok teşekkür ederim. Umarım DEFSAD’la ve fotoğraf dostu arkadaşlarımızla nice başarılara imza atarız. Size de başarılar diliyorum.
İnşallah, teşekkür ederim.