VE PERDE…

Sihirli bir sözdür “Ve Perde”… o an nefesler bile tutulur… Kocaman bir salon, merak içinde bekleyen seyirciler, bin kere o sahneye çıkıp aynı oyunu oynasa da heyecandan kalp atışları hızlanan oyuncular… Hayatınızda bir kez bile böyle bir ortamda bulunduysanız “iflah” olmazsınız artık. Durumu en güzel özetleyen en klişe lafla söylersek: “sahnenin tozu”nu yutmuşsunuzdur artık.

İNSAN NEDEN SANATA İHTİYAÇ DUYAR?

Garip bir canlı şu insanoğlu… Beslenme, barınma, üreme… vs gibi temel ihtiyaçlarının dışında daha başka şeylere de ihtiyaç duyar. Belki de en garip ihtiyaçlarından biri sanat ve estetiktir.Karnı doyan insan bir süre sonra ruhunu da doyurmak ister. Sanattan zevk alan, estetik arayışlar içine giren insanoğlu tarihin ilk çağlarından bu yana pek çok sanat dalıyla uğraşmış; ruhunu ve duygularını çeşitli sanat eserleriyle ortaya koymuştur. Sanatını yeri gelmiş elinde taşla mağara duvarına kazımış, yeri gelmiş tonlarca ağırlığındaki taşları üst üste dizmiş, yeri gelmiş binlerce mısradan oluşan destanlar yazmış. Dünyaya gelen her insan sanat icra edecek diye bir kural yok elbette ama büyük bir çoğunluk,herhangi bir sanat eseri gördüğünde; o esere bakmaktan ya da onu dinlemekten büyük bir haz duyaryani mutlu olur. Kısaca söylemek gerekirse sanat, insan mutluluğundaki temel anahtarlardan biridir.

CANLI CANLI SANAT

Tiyatronun diğer sanat dallarından belki de en önemli farkı “canlı” oluşudur. Sahnedeki oyuncu ile seyirci “elini uzatıp” dokunabilme mesafesindedir. Her tepki, her mimik, oyunun seyirci üzerinde bıraktığı her etki an be an canlı olarak ortaya koyulur. Toplumlar için en önemli sanat dallarından biri olan tiyatro, toplumun olaylar karşısında eleştirel bakış açısı geliştirmesini sağlar ve toplumları nitelikli düşünmeye sevk eder. Tiyatronun bir diğer özelliği de tarih boyunca toplumlabirlikte değişmesidir. Eski çağlarda, tiyatrolar dağların ve tepelerin yamaçlarında kurulurken; Romalılar döneminde taştan yapılmış büyük alanlarda tiyatro gösterileri yapıldı ve zamanla opera binaları inşa edildi. 18.yüzyıldan sonra da bir sanat dalı olarak kabul edildi ve tiyatro okulları açıldı.

TÜRKİYE’DE TİYATRO

Türkiye’de geleneksel tiyatronun kökeni oldukça eski tarihlere dayanır. Meddahlar, gölge oyunları kültürümüzün bir parçasıdır. Batılı anlamda tiyatro ise ilk olarak Tanzimat Dönemi’nde görülmeye başlanır. Yıllar içerisinde çeşitli destek ve çalışmalar sayesinde, ülkemizde tiyatro sanatı oldukça ilerlemiştir. Pek çok konservatuar açılmış ve buralarda çok değerli sanatçılar yetişmiştir. Türkiye bugün, pek çok başarılı oyuncuya, yönetmene ve oyun yazarına sahiptir.

27 MART DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ

Dünya Tiyatrolar Günü, her yıl Mart aynın 27’sinde kutlanır ve uluslararası bir öneme sahiptir. 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü, 1961 yılından beri kutlanmaktadır. Uluslararası Tiyatrolar Birliği sayesinde kutlanmaya başlanmıştır. 27 Mart’ta, Uluslararası Tiyatrolar Birliği merkezlerinde ve dünyanın her yerinde tiyatro sanatı ile ilgilenen her kurum ve toplulukta kutlama yapılır. 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü etkinlikleri kapsamında, hem ülkemizde hem de dünyanın birçok yerinde gösteriler ve anmalar düzenlenir. Bu günün en özel etkinliklerinden biri de her yıl başka bir tiyatro insanın yazmış olduğu bildiridir. Dünya çapında başarı kazanmış bir yönetmen, oyun yazarı ya da oyuncu, Dünya TiyatrolarGünü için bir bildiri yazar. Bu bildiri evrenseldir. İlk evrensel bildiri 1962 yılında, Fransız tiyatro ustası Jean Cocteau tarafından kaleme alındı. Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutlama fikri ilk olarak şu şekilde ortaya çıktı: O dönemki Uluslararası Tiyatrolar Birliği’nin başkanlığını yapan ArviKivimaa, Helsinki’de çeşitli konferanslar düzenledi. Bu konferanslar daha sonra Viyana’da devam etti. Bu konferanslar esnasında “tiyatro günü” kutlanmalı fikri oluştu ve kabul gördü. İskandinav ülkelerinin desteklediği bu fikir kısa sürede hayata geçirildi ve 27 Mart Dünya TiyatrolarGünü olarak kabul edildi. Daha sonra da tüm ülkelerde kutlanmaya başlandı.

USTALARA SAYGI

Türk Tiyatrosu, geçmişten günümüze pek çok sanatçının emeği ve özverisiyle bugünlere geldi. Geçen süre boyunca sanatçılarımızdan bazıları yaşamını yitirdi bazıları ise sahne hayatına devam ediyor. Biz de Still Life ailesi olarak tiyatro sanatçılarımızın Tiyatrolar Günü’nü kutluyor ve geçmişten günümüze sahnelerde iz bırakan sanatçılarımızdan bazılarını ve tiyatro ile ilgili sözlerini kısaca hatırlatıyoruz.

Muhsin Ertuğrul

Batılı anlamda Türk Tiyatrosu’nun kurucusu olarak kabul edilir. Aynı zamanda sinemaya da önemli katkıları olmuştur. 1922-1939 yılları arasında Türkiye’de film yapan tek kişidir. Ailesinin karşı çıkmasına rağmen hayatını tiyatro ve sinemaya adamışttır. Çağdaş Türk Tiyatrosu’nun temelini atan ve geliştiren Muhsin Ertuğru, 1979 yılında İzmir’de geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirmiştir.

Afife Jale

Sahneye çıkan ilk Türk kadın oyuncudur. Müslüman kadınların sahneye çıkmasının yasak olduğu dönemde sahneye çıkmıştır. 1997’den beri sanatçının anısına Yapı Kredi tarafından “Afife Jale Tiyatro Ödülleri” düzenlenmektedir. Hüzünlü bir hikayesi olan Afife Jale, son yıllarını Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde geçirdi ve orada vefat etti.

Haldun Dormen

“Perdenin ipi mi ya da ilk gecenin korkusu, telaşı mı hangisidir bilmiyorum ama tiyatro gerçekten insanın kanına giren ve bir daha kendisinden kurtulmaya olanak tanımayan bir tutku.”

Ferhan Şensoy

“Tiyatro bin yıldır muhaliftir, muhalif kalacaktır, çünkü halkın sesidir. Yöneticilere yanlışlarını anlatmak için var tiyatro.”

Yıldız Kenter

“Tiyatroyu sevmek lazım. Ben tiyatronun tozunu seviyorum, kokusunu seviyorum, sahneye çıkıp şöyle bir baktığım zaman bütün dünyayı kucaklıyormuşum gibi geliyor…”

T

Nejat Uygur

“Benim cephem sahne. Ben tiyatronun bir neferiyim. Asker hastalıktan ölmez; kurşunla ölür. Ben de cephede yani sahnede alkışlarla ve alkışların arasında ölmek istiyorum.”

Suna Pekuysal

“En az güldüğüm gün, oyunun son günüdür. Sezon açılır seviniriz; sezon biter ağlarız. Ben ağlarım, çünkü bu oyun bu haliyle yok bir daha, olmayacak.”

Rutkay Aziz

“Tiyatro tutkusuhayata daha bir demokrat, daha bir özgürlükçü, daha bir barışçıl bakmamı sağladı.”

Gülriz Sururi

“Sanat yaşamdan zevk almayı bilenlerin işi.”

Selçuk Yöntem

“Bizim kaynağımız, beslenme noktamız oyunculuk ve tiyatro.”

Bir cevap yazın