OLMAK YA DA OLMAMAK İŞTE BÜTÜN MESELE BU!

Shakespeare’in 1599-1601 yılları arasında yazdığı ünlü oyunu Hamlet’ten günümüze ulaşan bu meşhur cümle 400 yılı aşkın bir sürece imzasını atmıştır. Shakespeare’in Hamlet’in ağzından söyledikleri de tüm dünyada yüzyıllardır yankılanıyor. “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!”

Ortaçağ toplumunu çağdaş toplumdan ayıran özellik, ortaçağ toplumunda bireysel özgürlüğün bulunmayışıydı. Günümüz toplumlarında ise sanal gerçeklik ile ayrı bir boyut kazanmış idare şekilleri oluşmuştur. Realite (gerçekler) ile olgular örtüşmemektedir.

Danimarka Prensi Hamlet’in Tragedyası’nda belirtildiği gibi insan karmaşık bir varlıktır. İyiliği, kötülüğü, sevinci, kederi pek çok farklı his ve duyguyu aynı anda içinde bulundurabilir. Aynı maddeler gibi. Yeryüzündeki maddeler, metaller (metalik özellik gösteren) ve ametaller (metalik özellik göstermeyen) olarak ayrılsa da her bir madde belli oranlarda metalik özellik ve ametalik özellik gösterir. Hiçbir madde yüzde yüz metal ya da ametal değildir. İnsanlar da yüz de yüz iyi ya da yüzde yüz kötü yaradılışlı değillerdir. Bununla birlikte iyi bir insan olmaya çalışmak ise tamamen kişinin tercihidir. Hamlet’in yazıldığı 16. yüzyıldaki insan olgusu günümüzde de aynı özellikleri göstermektedir.

“İnsan, insan mıdır? Yalnızca yiyip, içmek ve uyumakla geçiyorsa hayatı” ile günümüzde ne suya ne de sabuna dokunarak yaşayan insanlara seslenmiştir Shakespeare Hamlet’in ağzından. Bizler, bu insanları iyi insan olarak mı sınıflandırmalıyız? Peki o zaman kötü kimdir? Kötü kişileri sanıyorum en genel şekilde vicdan yoksunu kişiler olarak tanımlayabiliriz. Hamlet’in ağzından ifade edecek olursak; “Kendi içindeki dikenler kanatsın yüreğini” dizesinden vicdan sahibi olan kişilerin kötülük yapsalar da bundan acı duyacakları anlaşılmaktadır.

2020’ye maalesef acı ve gözyaşı içerisinde girdik. Hırs, kin, öfke sarmış dünyamızı. Bu dünya ki belki de evrenin en güzel gezegenidir. Uzayda dönerken kuş cıvıltılarına benzer sesler çıkaran ve uzaydan bakılınca masmavi renkte görünen bir gezegende yaşamaktayız.

Olmak ya da olamamak işte bütün mesele bu!

Düşüncemizin katlanması mı güzel?

Zalim kaderin yumruklarına, oklarına

Yoksa direnip bela denizlerine karşı

Dur, yeter demesi mi?

Kim dayanabilir zamanın kırbacına?

Zorbanın kahrına, gururun çiğnenmesine,

Sevginin kepaze edilmesine,

Kanunların bu kadar yavaş,

Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine,

Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi.

Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor

Yürekten gelenin doğal rengini,

Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar

Yollarını değiştirip bu yüzden

Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.

Hepimizin içinde kötülüğe ait duygular vardır ancak iyi bir insan olmaya gayret etmek, çabalamaktır önemli olan. Bunun için vicdanımız kutup yıldızı gibi bize yol gösterecektir. Bırakın gülün dikenleri gibi pişmanlıklarınız batsın, kanatsın yüreğinizi. Bunlar kötülüğün merhemleridir. Bilinç böyle korkak ediyor bizleri. Kötülüğe seyirci kalmakta vicdansızlıktır. Oysaki önünde sonunda ölüm kollarını açmış bekliyor bizleri. Belki el ele verirsek herkes için daha yaşanılır bir dünya oluşturabiliriz. Mutlu yarınlar için vicdanının sesini dinle, kötülüğe dur de.

Bir cevap yazın