Kırk yılı geçen bir dostluğumuz var Şair- Yazar Ahmet Zeki Muslu ile. 70’li yılların sonunda Aydın-Çine Akçaova’ da tanıştık. Şiiri sanatı memleket ahvalini konuştuk. Gün geldi dertleştik, gün geldi sevinçlerimiz ortak oldu. Son olarak Kuşadası’ nda buluştuk. Güzelçamlıda, Günbatımı Kafe’ de oturup çaylarımızı sohbetimize katık yaptık. Şiiri, edebiyatı konuştuk. Eski zamanlara gittik geldik.Sonra da bu röportaj çıktı ortaya. Ahmet Zeki Muslu, çok iyi bir şair, çok iyi bir yazar ve en önemlisi çok iyi bir…
"ŞAİR- YAZAR AHMET ZEKİ MUSLU İLE KEYİFLİ BİR GÜN"Etiket: cemal ataman
Hep böyle olurdu. Söz verdiği için erken kalkar, söz verdiği için erkenden yola düşer, arkadaşlarını bekletmemek adına acele ederdi. Erkenden durağa iner, kendisine göre geç gelen otobüsü ya da minibüsü beklerdi. Onca acelesine rağmen geldiği buluşma noktasında birileri beklenir, beklenen gelmezdi de bazen. Arabaya binilir, yola düşülür, ben niye buradayım sabahın köründe pişmanlığı yaşanırdı bir süre. Sonra da iyi ki buradayım mutluluğu yaşanırdı. Araç ana yoldan çıkıp köy yollarına sapınca bütün kötü enerjisi yok olurdu.…
"KAPRİS Mİ DEDİNİZ?"CEMAL ATAMAN Eylül bütün güzelliği ile hükmünü sürdürüyordu. Ne çok sıcaktı ne çok soğuktu. Terletmeyen ve üşütmeyen bir hava vardı İstanbul’da. Mavi gökyüzü beyaz bulutları konuk ederken kara bulutlar da doluveriyordu zaman zaman. Hafiften yağmur çiseliyor, serin bir rüzgar yüzünü okşuyordu sevgiyle. Böylesi güzel bir havada evde oturulmazdı. Çıktı. Yürürken nereye gitmeli diye düşünüyordu. Taksim, Beşiktaş şıklarını eleyip Nişantaşı’na yöneldi. Halaskargazi Caddesi Dörtyol. Bir taraf Ergenekon’a uzanıyor. Karşısı Rumeli Caddesi. Rumeli’ye geçilecek. Işıklar kırmızıda. Birkaç…
"KIRMIZILI KADIN…"Gök gürültüleri, şimşekler, zaten hafif olan uykusundan uyandırdı. Pencereye gidip perdeyi açtığında, şiddetli bir yağmur yağdığını gördü. Evleri tek katlı ve bahçeliydi. Yağmurun gürültüsü arasından, koşan bir adamın ayak seslerini duydu. Alçak bahçe duvarının ötesinde onu gördü. Koşmaktan bitap düşmüştü. Sırtında kocaman bir çuval vardı. Arkadakiler yaklaşmış, yakalamak üzerelerdi onu. Ani bir kararla çuvalı bahçe duvarından içeri atıp hızla uzaklaştı. Az sonra, jandarmalar ve polisler göründü ve hızla uzaklaştılar. Ali Amca, ne atmıştı bahçeye? Merakla…
"GECENİN GETİRDİĞİ GİZEMLİ ÇUVAL"“Laodikya’da Gün Batımı, Pamukkale’de Gece Yürüyüşü” sloganıyla gelmişti gezi haberi. Aslında bu tür gezilere gitmiyordu. Uzun yürüyüşleri hem sevmez hem de yürüyemezdi fazla. İkinci kez katılacaktı bu grubun etkinliğine. Arkadaşı öyle çok ısrar etmişti ki kıramamıştı. Otuz kişilik arabayabindiklerinde çoktan pişman olmuştu geldiğine. Grupta herkes birbirini çok iyi tanıyor ve çok rahat konuşuyordu. Güzel esprilerin yanısıra çok bayatları da geliyor ve canını sıkıyordu. Bu gün içinde bir sıkıntı vardı zaten. Sabahtan beri iyi hissetmiyordu kendini.…
"GECE YÜRÜYÜŞÜ"CEMAL ATAMAN “Fabrikamızdan emekli Hikmet Dildar vefat etmiştir. Cenazesi yarın ….. camisinden öğle namazını müteakiben kaldırılacaktır…” Fabrikanın sayfasında gördüğü bu duyuru onu ta eskilere götürdü. Hikmet ağabey, okula başladığında “kalemi sağ eline al” diye sol eline vuranlardandı. Yani çok yakın bir komşu ağabeydi. O zamanlar sol elle yazmaya izin verilmezdi. Belki de ondandı yazısının kötülüğü. Solakken sağ elle yazmaktan. Uzak bir şehir sayılmazdı. Doğup, büyüdüğü, Hikmet ağabeyin vefat ettiği şehir. Gitmeli miydi? Evet, evet gitmeliydi.…
"ŞÜKRAN…"Evleri tren istasyonunun alt tarafındaydı. Her gün trenler geçerdi karşılıklı. Yolcu trenleri vardı, yük trenleri vardı. Geçiş saatlerini ezberlemişti. Çocukluğunun en büyük eğlencesi istasyona gidip geçen trenleri izlemekti. Yolcu trenleri özellikle ilgisini çekerdi. Değişik insanlar görürdü. Kasketli köylüler, bastonlu dedeler, şehirli kadınlar ve çocuklar. Çocuklara imrenirdi. En büyük hayali o trenin en uzağa gidenine binip bilmediği uzak kentlere gitmekti. Okulda dersleri iyiydi. İlkokul son sınıftaydı. Okumak öğretmen olmak istiyordu. Yaşadıkları yerde öğretmen okulu vardı. Babası…
"DENİZ YILDIZLARI"