YERYÜZÜ MİSAFİRİ

                                         

                                                                                                                                                    SAVAŞ ÜNLÜ

               Haldun Taner, Devekuşuna Mektuplar kitabında Ahmet Rasim’den öğrendiğim bir şey var: “ İyi bir yazar olmak için öncelikle iyi bir insan olmak gerekir.”demiştir.

               Ne güzel bir yaklaşımdır. Çoğu yazarda beklediğimiz, bulamadığımız bir özellik. Durum böyle olunca “tanısaydım okumazdım, tanısaydım sevmezdim,” yargıları gelir gündeme oturur.  Bazı yazarlar vardır ki ortalıkta pek görünmezler. Kasım kasım kasılmazlar, sizden bizden, içimizden biridirler. Eserleridir onların özü, kişiliği, içtenliği…

                Bin yıllık dostlarımdan Ünal Ersözlü’nün imza günündeydik. Eşi Efsun Ersözlü’yle duyurulan saatten önce gelip oturmuştu masasına. İkisi de güzel insanlardandır. Ersözlü, adam gibi adamdır. Yüreği öyle sevgi doludur ki içine dünyayı sığdırır.

               İki yıl önce alıp başucu yaptığım “Dört Gün Buda Üç Gün Zorba” kitabının tadı damağımdayken bu kez de “Yeryüzü Misafiri” kitabıyla sanat dünyasına en güzel selamını yolladı. Basımından hemen sonra çok okunan kitaplar listesine girdi.

               Kitabın girişi Şeyh Galip’in tek dizesiyle olmuş:” Hoşça bak zatına zübde-i âlemsin sen”

Tasavvufta öz insandır. Kitabın tümünde de insandır söz konusu olan. Yukarıdaki dizeden hareketle yaratılmışların gözbebeği insandır. İnsan yeryüzünde misafirdir, konuktur. Hayat gelip geçicidir, buna bir anlam katmak insanın elindedir. Ünal Ersözlü de filozoflardan, şairlerden, yazarlardan, bilgelerden, tarihten aldığı rüzgârla insanın yaşamını daha güzele yönlendirme çabasındadır. Tanık göstermektedir atasözleri, şiirleri, halk öyküleri, menkıbeleri, filozofların görüşleri, fıkraları, anılarıyla…

               Ünal Ersözlü, kitabında kültür dünyasında bir devr-i âlem yaptırıyor. Tadına doyulmayacak bir turdasınızdır artık ilk sayfadan son sayfaya dek… Yazarın birikimi, düşüncesi, deneyimleri, kültürü, bilgi birikimi karşısında şaşıp kalıyorsunuz. Bir insan nasıl olur da böyle donanımlı olur, derken nazar etmeyin ne olur, uğraşın, araştırın, bol okuyun, sizin de olur(!)  

               Binlerce yıllık kültür birikiminden günümüze dek ulaşan bu turda insanı; yaratan, üreten insanı, sanatı, sanatçıyı, kültürü, filozofu sunuyor okura. Bunları üreten, yaratanlar insanlardı. Yani Yeryüzü Misafirleri’ydi… Şeyh Galip’in müsemmesinin bir beyiti ile merhaba derken kitabın kurgusunu buna göre oluşturmuştur. Müsemmeler, sekiz dizelik bölümlerden oluşur. Son dizeler nakarat biçiminde kullanılır. Şeyh Galip, dizelerine o kadar güvenmiş, bölmek istememiş iki dizeyi nakarat yapmış. Anlamına baktığımızda haklıdır Şeyh Galip… Bu şiirin tamamını bulursanız okuyun derim.

               Yeryüzü Misafiri, insanı ama üreten insanın eserleri, düşünceleri, sözleri kanıt olarak kullanılmış. Victor Hugo çıkıyor karşımıza.”Ne yazık ki! İnsanlar yaşamları boyunca bir gölge bırakmadan bu dünyadan göçüp gidiyorlar.” Boşu boşuna yaşayan insana hayıflanıyor.

               Ünal Ersözlü, geçmiş ile günümüz arasında gidip geliyor. Metin Altıok dizeleriyle merhabasını çakıyor. Nai’li, Einstein, Herman Hesse, Ömer Hayyam, Attar, Nazım Hikmet’ten örnek dize ve sözler, kitabın güzelliğine katkı sağlıyor. Yazar, kesin yargısını kitabın ilk sayfalarında taşa, mermere kazır gibi işlemiş düşüncesini:”Evet, insan bir yeryüzü misafiri”(s.10) görüşünü ne de güzel düşünceyle zenginleştirmiş: “Ey insan misafirsin. Kıymetini bil zamanın, her şeyin. Bugün ateşsin, yarın kül.”(s.11)

               Deneme ustası Montaigne’nin tanıklığına başvurmadan olmazdı. Şeyh Galip’in sözleriyle kitapta karşımıza bolca çıkacak Mevlana’yı över.(s.37-38) Filozof, matematikçi, felsefenin kurucusu Thales’den ümidin tanımı ilginçtir. (s.40) Psikolojinin ünlü ismi Maslow es geçilmemiş. “Temel ihtiyaçlarından biri bile tatmin edilmemiş bir kişi, vitamin ve mineral yoksunu kalmış gibi hastadır.(s.54)

               Benjamin Franklin, Halil Cibran, İranlı Furug, Ülkü Tamer sırayla geliyorlar. Nasrettin Hoca çıkıyor karşımıza gülümseten düşünceleriyle. Selçuklu Aydınlanmasının büyük ustaları kitapta yer alıyor. Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş-i Veli, Nasrettin Hoca bunlardır Selçuklu Aydınlamasının sonsuza dek yanacak meşalesini yakanlar. La edriye değinmesi çok iyi olmuş. Şiir sayfalarında, Facebook’ta şiir paylaşıp altına şairi La Edri yazanlar sanırım la edri’nin ne olduğunu öğrenirler.(s.109)

               Nurullah Ataç, Orhan Veli’nin atışmasına neden olan olay(s132), Peyami Safa, Makyavel, Shekespeare-66. Sonesi-Sadi’nin denizin büyüklüğü öykücüğü, güzel yüz aynaya âşıktır-egomuz- (s.164), Vivaldi’nin Dört Mevsimi(s.180), Zeus’un tilki öykücüğü, daha neler var neler. Kitabı bir iki sayfada anlatmak okyanusu küçük bir şişeye sığdırmak gibi olacaktı. Ünal Ersözlü, can dostu Tuğrul Keskin’e de kullandığı dizesiyle merhaba demiş.

               Ünal Ersözlü, imbiğinden süzdüğü kültür, bilgi, deneyimleriyle eşsiz bir kitap yaratmış. Elinizin altında olacak sürekli, defalarca okuyacağınız bu kitabı tanıtayım istedim. Herkes gibi bir “Yeryüzü Misafiri” olarak İzmir aşığı Victor Hugo’ya da “bir gölge bırakmaya çalıştım,” demek istedim. Keyifli okumalar… 

                                                                                                                      YERYÜZÜ MİSAFİRi -ÜNAL ERSÖZLÜ

                                                                                                                      (KARAKARGA YAYINLARI ŞUBAT 2020)

          

Bir cevap yazın