YOĞUN BAKIM ODASI

Doktor Okan gülümseyerek müjde verdi adeta: Problem yok. 2014’tekinin aynı. Vücut kendi kan yollarını ayarlamış. Stend takmaya gerek yok. Bu gerçekten müjdeydi. Bayram öncesi apar topar geldiği hastanede acilden anjiyoya alınmıştı. Her şey olabilirdi, rahatladı. Ameliyat masasından sedyeye, odaya ve sedyeden yatağa geçmesi zor olmadı. Geldiği oda yoğun bakımdı. Serumlar, ilaçlar, bağlandığı birtakım cihazlar… en kötüsü kıpırdamadan geçireceği altı saatti. Olsunda bu kadar olsundu. Yoğun bakım odasının iki girişi vardı. Yatağı duvar kenarında köşedeydi. Yan tarafında bir sıra, karşı tarafında bir sıra olmak üzere on kadar yatak vardı. Karşı tarafta iki kadın dikkatini çekti. Tam karşısındaki kadının yanında üniformalı bir kız vardı. Muhtemelen kızıydı. Serviste iki hemşire vardı. Görevlerini güler yüzle yapıyorlardı. Telefon yok, internet yok, kitap yoktu. Olsa da kıpırdamak yoktu zaten. İnsan tüm yaşamını sorgulayabildi belki bu yokluklar içinde. Karşı yatağa bir üniformalı kız daha geldi. Devir tutanağı yapmaya koyuldular. Anlaşılan cezaevi görevlileriydi bu kızlar. Kadın da hükümlüydü. Kadının kıpırdayacak hali yoktu. Nereye kaçsındı? Bir süre sonra iki kızda kayboldu. Nasıl bir kader önce cezaevine sonra bu yoğun bakım odasına getirmişti kadını? Yanındaki yatakta kadın muhtemelen halüsinasyon görüyordu. Karıncalardan, çıyandan söz ediyordu sürekli olarak. Gülmek mi üzülmek mi gerekiyor sınırında kalıyordu insan. Kızı, gördüklerinin gerçek olmadığını söylüyordu durmadan. Şarkıdaki gibiydi “Saatler mi durmuştu yoksa zaman mı?” Ne saat ilerliyordu ne zaman. Kıpırdamadan geçecek altı saatin biri bile geçmemişti daha. Yanına aldığı kol saatine bakıp duruyordu. Hükümlü kadın uyandı. Gülümseyerek “geçmiş olsun” dedi. Aynı gülümsemeyle karşılığını aldı. Uzun zamandır taranmadığı anlaşılan sarı saçları, iri açık kahverengi gözleri ve beyaz yüzüyle bu şartlarda bile güzel görünüyordu. Gece uzundu, seruma rağmen sol kolundaki, omzundaki ağrı geçmiyordu. Hemşirenin seruma ilave ettiği ağrı kesici bir süre sonra etkisini gösterdi. Geçmez denen altı saat de geçti. Gece de geçti. “Her mihnet kabulümdür, yeter ki gün eksilmesin penceremden.” Ne güzel söylemiş Cahit Sıtkı. Gün ışığı ile hayat daha güzel. Sabah bütün hastalara moral aşılar sanırım. Bizim yoğun bakım odasına da iyi geldi. Halüsinasyon gören kadına da iyi geldi. Hükümlü kadına da bana da iyi geldi. Bir kez daha “günaydın” sözcüğü kanatlanıp gezindi odada. Hükümlü kadına: “her iki anlamda da geçmiş olsun. Suç işleyecek birine benzemiyorsunuz. Hikayenizi öğrenmek isterdim ama şimdi ne yeri ne de zamanı. Sizi yormak ve üzmek istemem” dedim gülümseyerek. “Teşekkür ederim, çok incesiniz. Dünya küçük belki bir gün öğrenirsiniz” dedi. Doktorlar geldi. İyi günler diyip oradakilere, taburcu olduk. Sağlıksız günleri unutur ya insan unutmuştu Barış da geçmişi. Telefonda isimsiz bir numara görünüp çalmaya başladı. Kim acaba düşüncesiyle açtı telefonu. “Alo iyi günler, Barış Bey’le mi görüşüyorum efendim.” “Buyurun ben Barış.” “Merhaba Barış Bey. Ben hastanedeki hükümlü bayanım. Adınızı hastanedeki hemşireden aldım. Hikayemi öğrenmek istemiştiniz. Vazgeçtinizse unutalım.” “Yoo, olur mu öyle şey. Öğrenmek istiyorum hala. Neredesiniz? Uygun zamanda görüşelim.” Buluştular ve görüştüler Barış’la Perihan. Adamın biri arabasının önüne atlamış. Yapabileceği hiçbir şey yokmuş. Adam ölünce apar topar cezaevine almışlar. Kapılar, kapılar, demir kapılar. Kilitler, sürgüler. Yirmi kişilik koğuş. Kadınlar iyi karşılamış onu. Ama “bu fıstığın tadına bakmadan göndermez müdür bey” sözü onu çok korkutmuş. Hırsızlarla, uyuşturucu satıcılarıyla, kocasını parçalayıp gömen kadınlarla olmaya dayanamamış yüreği. Tüm öğleden sonra geçmiş, bitmemişti anlatacakları. Hastanede ona en iyi ilaç Barış’ın sözleri, davranışları ve bakışlarıymış. “Söylediklerime inanamıyorum, af edersin, fazla açık sözlüyüm sanırım.” “Hayır, affedecek durum yok. Ben de sizden çok etkilenmiştim.” Birbirlerine iyi gelmişlerdi. Buluşmaya devam ettiler. Sonra aynı evde yaşama kararı aldılar. Kader onları hastanede, yoğun bakım odasında karşılaştırmıştı. Şimdi çok mutlular.     

Bir cevap yazın