İMKANSIZ AŞK

Şehrin ana caddesinde yürürken, pişman oldu evden çıktığına. Havanın bu kadar sıcak olacağını düşünememişti. Bu sıcak havada ne yapabilirim, nereye gidebilirim, diye düşündü. Arkadaşlarını arasa olmazdı. Aşağı yukarı hepsi evliydi. Haftanın son gününü eşleri ve çocuklarıyla geçirirlerdi. Birdenbire ne kadar yalnız olduğunu düşündü. Şehrin en kalabalık caddesinde yürüyorum ve yalnız hissediyorum kendimi. Ne çelişki ama, diye düşünüp gülümsedi. Sonra Özdemir Asaf’ın dizeleri düştü beynine:               Yalnızlık paylaşılmaz               Paylaşılsa yalnızlık olmaz Arkadaşlarının ve ailesinin tüm…

"İMKANSIZ AŞK"

AHMET ZEKİ MUSLU

1952 yılında Aydın / Çine, Akçaova’da doğdu. Çine Lisesi’ni bi- tirdikten sonra Isparta Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler Bölümü’nde okudu. Anadolu Üniversitesi, Tarih bölümünden lisans diploması aldı. Ergani Lisesi’nde öğretmenliğe başladı. Çeşitli liselerde çalıştı. Aydın Lisesi öğretmenliğinden emekli oldu. Ilk ürünleri, Demokrat Izmir gazetesi Sanat/Edebiyat sayfasında ile Dönemeç dergisinde yayımlandı. (1975) Daha sonra şiir, düzyazı ve öyküleri pek çok değişik dergi, ortak kitap ve Cumhuriyet Kitap ekinde yayımlandı. Aydın’da (1996-1997) iki arkadaşıyla birlikte çıkardığı Aydınca dergisinin…

"AHMET ZEKİ MUSLU"

İYİ Kİ

Televizyonda kurumların işe eleman alımlarıyla ilgili bir konuşmayı dinlerken eski günlere gittim. O zamanla şimdiki zamanı ve o zamanki kurallarla şimdiki zamanın kurallarını karşılaştırdım.  Ege’nin  bir kasabasındaki ortaokulda müdür yardımcısı olarak çalışıyordum. Kasabadaki belediyeye eleman alımı yapılacağında sınav komisyonu kuruluyordu ve o kurulda ben de yer alıyordum. Kaymakam onayıyla kurulan o komisyonda bulunan öğretmen arkadaşlarımızla adaletli bir uygulama yapıyor, yazılı sınavda ve mülakatta kimsenin hakkını yemiyorduk. Zaten başvuru sayısı altı ya da yedi kişi oluyordu. Sınavların…

"İYİ Kİ"

YOL ARKADAŞI

YOL ARKADAŞI “Servis aracı doldu,  ikinci araca binin” dediler.  Belki iyi olmuştu aracın dolduğu.  Ön koltuklar boştu ve önde yolculuk yapmayı severdi.  22. 20 uçağı için üç saat önce düşmüştü yollara.  Havaalanına vardığında özel şirketin görevlileri,  sadece sırt çantası olduğu için,  kuyruğa girmeden yer alabileceğini söylediler.  Kimlik numarasını verdiğinde görevli kadın: Sizin uçuşunuz görünmüyor.  Uçuş bilgilerinizi alabilir miyim? Dediğinde,  gerekli bilgileri mesajlara bakarak verdi.  “Sizin uçağınız sabah 6. 30’da kalkmış efendim” dedi görevli kadın.  Ne…

"YOL ARKADAŞI"

ŞAİR- YAZAR AHMET ZEKİ MUSLU İLE KEYİFLİ BİR GÜN

Kırk yılı geçen bir dostluğumuz var  Şair- Yazar Ahmet Zeki Muslu ile. 70’li yılların sonunda Aydın-Çine Akçaova’ da tanıştık. Şiiri sanatı memleket ahvalini konuştuk. Gün geldi dertleştik, gün geldi sevinçlerimiz ortak oldu. Son olarak Kuşadası’ nda buluştuk. Güzelçamlıda,  Günbatımı Kafe’ de oturup çaylarımızı sohbetimize katık yaptık. Şiiri, edebiyatı konuştuk. Eski zamanlara gittik geldik.Sonra da bu röportaj çıktı ortaya. Ahmet Zeki Muslu, çok iyi bir şair, çok iyi bir yazar ve en önemlisi çok iyi bir…

"ŞAİR- YAZAR AHMET ZEKİ MUSLU İLE KEYİFLİ BİR GÜN"

ONSRA…

Küçücük bir çakıydı işte. Her tarafı metal ama parlak metal bir çakı. İki yüzünde de rakamlar var. Çakının bir yüzüne 1’den 5’e kadar diğer yüzüne de 5’ten 10’a kadar kerrat cetveli yazılmış. Bütün çocukluğu o çakıyı eline almanın özlemiyle geçmişti ama babası “elini kesersin” diye vermemişti hiç. Kardeşinin ve kendisinin bütün kalemlerini o çakıyla açardı babası. Babalık işte: bir damla kanı akmasın, en ufak bir acı duymasın evlatları diye düşünürdü mutlaka. Ama çocukluk işte. Çok…

"ONSRA…"

KAPRİS Mİ DEDİNİZ?

Hep böyle olurdu. Söz verdiği için erken kalkar, söz verdiği için erkenden yola düşer, arkadaşlarını bekletmemek adına acele ederdi. Erkenden durağa iner, kendisine göre geç gelen otobüsü ya da minibüsü beklerdi. Onca acelesine rağmen geldiği buluşma noktasında birileri beklenir, beklenen gelmezdi de bazen. Arabaya binilir, yola düşülür, ben niye buradayım sabahın köründe pişmanlığı yaşanırdı bir süre. Sonra da iyi ki buradayım mutluluğu yaşanırdı. Araç ana yoldan çıkıp köy yollarına sapınca bütün kötü enerjisi yok olurdu.…

"KAPRİS Mİ DEDİNİZ?"

YOĞUN BAKIM ODASI

Doktor Okan gülümseyerek müjde verdi adeta: Problem yok. 2014’tekinin aynı. Vücut kendi kan yollarını ayarlamış. Stend takmaya gerek yok. Bu gerçekten müjdeydi. Bayram öncesi apar topar geldiği hastanede acilden anjiyoya alınmıştı. Her şey olabilirdi, rahatladı. Ameliyat masasından sedyeye, odaya ve sedyeden yatağa geçmesi zor olmadı. Geldiği oda yoğun bakımdı. Serumlar, ilaçlar, bağlandığı birtakım cihazlar… en kötüsü kıpırdamadan geçireceği altı saatti. Olsunda bu kadar olsundu. Yoğun bakım odasının iki girişi vardı. Yatağı duvar kenarında köşedeydi. Yan…

"YOĞUN BAKIM ODASI"

KIRMIZILI KADIN…

CEMAL ATAMAN Eylül bütün güzelliği ile hükmünü sürdürüyordu. Ne çok sıcaktı ne çok soğuktu. Terletmeyen ve üşütmeyen bir hava vardı İstanbul’da. Mavi gökyüzü beyaz bulutları konuk ederken kara bulutlar da doluveriyordu zaman zaman. Hafiften yağmur çiseliyor, serin bir rüzgar yüzünü okşuyordu sevgiyle. Böylesi güzel bir havada evde oturulmazdı. Çıktı. Yürürken nereye gitmeli diye düşünüyordu. Taksim, Beşiktaş şıklarını eleyip Nişantaşı’na yöneldi. Halaskargazi Caddesi Dörtyol. Bir taraf Ergenekon’a uzanıyor. Karşısı Rumeli Caddesi. Rumeli’ye geçilecek. Işıklar kırmızıda. Birkaç…

"KIRMIZILI KADIN…"

GECENİN GETİRDİĞİ GİZEMLİ ÇUVAL

Gök gürültüleri, şimşekler, zaten hafif olan uykusundan uyandırdı. Pencereye gidip perdeyi açtığında, şiddetli bir yağmur yağdığını gördü. Evleri tek katlı ve bahçeliydi. Yağmurun gürültüsü arasından, koşan bir adamın ayak seslerini duydu. Alçak bahçe duvarının ötesinde onu gördü. Koşmaktan bitap düşmüştü. Sırtında kocaman bir çuval vardı. Arkadakiler yaklaşmış, yakalamak üzerelerdi onu. Ani bir kararla çuvalı bahçe duvarından içeri atıp hızla uzaklaştı. Az sonra, jandarmalar ve polisler göründü ve hızla uzaklaştılar. Ali Amca, ne atmıştı bahçeye? Merakla…

"GECENİN GETİRDİĞİ GİZEMLİ ÇUVAL"