YÜZLERCE YILDIR İNSANLIĞA IŞIK TUTAN ÖLÜMSÜZ FİLOZOF: KONFÜÇYÜS

On beş yaşımda zihnimi vicdanıma bağladım. Otuzumda dimdik durdum. Kırkımda şüphelerimden kurtuldum. Elli yaşımda ilahi kanunları anladım. Altmışımda uysal bir kulağım oldu. Şimdi yetmişimde, doğruluğu elden bırakmadan kalbimin tutkularının peşinden gidebilirim.”

Büyük Çin bilgesi, filozof, siyasal yönetici ve Çin tarihinde resmi din olarak kabul edilen öğretilerin kuramcısı Konfüçyüs, yüzlerce yırdır insanlığa ışık tutmaya devam ediyor. 1583’te Pekin’e yerleşen Cizvit misyonerleri Çin bilgisi ile kültürünü özümseyip Avrupa’ya aktarıncaya kadar Batı dünyası Konfüçyüs öğretilerinden haberdar değildi. K’ung Fu-tzu adını Latinceleştiren Cizvitler sayesinde büyük bilge, dünyanın her yerinde Konfüçyüs adıyla tanındı.

ANNESİ TARAFINDAN YETİŞTİRİLDİ

Konfüçyüs, M.Ö 551 yılında şimdiki Shantung eyaleti olan Lu kentinde dünyaya geldi. Chou hanedanlığı döneminde (M.Ö. 1027-256) Hıristiyanlığın doğuşundan yaklaşık beş yüz yıl önce yaşadı. Küçük yaşlardayken babası ölünce annesi tarafından mütevazı koşullarda büyütüldü. Konfüçyüs’ün yaşam öyküsüyle, ona atfedilen öğretilerin ayrıntılarının doğruluğundan emin olmak olanaklı değil. Kaynaklarda, onun ölümünden sonra geliştirilmiş, izleyicileri tarafından elden geçirilmiş, zenginleştirilmiş, yeniden düzenlenmiş karma açıklamalar vardır. Mevcut bilgilerdeki kimi iç tutarsızlığa, kimi vurgu farklılığına karşın, bilgi ile ahlaksal erdem arayışına tutkuyla inanan, tüm yaşamı boyunca dürüstlüğünü koruyan, kendini sadece öğretmeye adayan bir adama ait bütünlüklü çizgileri seçmek olanaklı. Benzer şekilde, Konfüçyüs’e atfedilen yazılı özdeyişlerin ona ait olup olmadığını saptamak da olanaklı değil. Konfüçyüs’e atfedilen deyişlerle düşüncelerin çoğu “Konuşmalar” diye bilinen bir seçkide toplanmıştır.

KONFÜÇYÜS FELSEFESİ (DENGE FELSEFESİ)

Uyum, bütünlük, denge, Çin düşüncesinin içgüdüsel kabulleri olagelmiştir her zaman. Konfüçyüs’ün felsefesi, ahlak ile siyaset felsefesinin ağırlıkta olduğu bir felsefeydi. Bu felsefe, hep devinimli olmalarına karşın gök ile yerin birbirini dengeleyen güçler olduğu, ortak varoluşlarının uyumlu olduğu inanışına dayanıyordu. Konfüçyüs’e göre insan bu koşullara tabidir, evreni örnek alıp ona benzemeye çalışması gerekir. Konfüçyüs’ün uyumlu yaşam öğüdü; hoş, sessiz sakin akıp giden bir yaşam sürmek adına tutkularla duyguları tümüyle bastırmak gerektiği anlamına gelmiyordu. Konfüçyüs denge ile uyum arasında önemli bir fark görür. Dengenin, “zevk, kızgınlık, keder, neşe, coşup taşma duygularına” kapılmamak olduğunu; uyumun ise bu duyguların “tam zamanında ortaya çıkması” olduğunu söyler.

AHLAK VE JEN (İYİLİKSEVERLİK)

Konfüçyüs’e göre tüm toplumsal, siyasal erdemler, temelde genişletilmiş kişi erdemleriydi. Eğitim, ahlak bilgisi edinmekti. Ama bu bilgi, belirli eylemlerle tutumların iyi olduğunu söyleyen bir bilgi olmakla kalmazdı; aynı zamanda uygulamada, deneyim aracılığıyla -iyi olmakla, iyiyi yapmakla- edinilen bir bilgiydi. Kişi hocasını örnek alarak öğrenir; başkalarına da, onlara örnek olarak öğretir. Konfüçyüs, böylesi bir eğitimin erken yaşlarda başlayıp, yaşam boyu sürmesi gerektiğini savunurdu. Ahlaksal iyilik kavramının merkezinde “jen” yani iyilikseverlik ya da insan sevgisi düşüncesi vardır. Konfüçyüs, Konuşmalar’da “jen” ya da iyilikseverlik hakkında şöyle der: “Eğer gerçekten dilersek olur.” Konfüçyüs’e göre “jen”, efendi ya da üst insan dediği kimsenin en önemli, biricik sıfatıdır. Konfüçyüs, gerçek iyilikseverlik ya da gerçek insancıllığın, gönül ile zihnin dışsal davranışlarla tutarlık gösterdiği bir kişi bütünlüğünü gerektirdiğini savunurdu.


BİLGİ VE İNSAN

Konfüçyüs, en iyi insanın bilge insan olduğu kanısındadır, ama kendisini bir bilge olarak görmez; pek az insanın bilge olmayı başardığını düşünür. Efendi, kusursuzlukta bilgeden sonra gelir. Günlük yaşamda etkisi en çok duyulan da efendidir. Konfüçyüs, yöneticilere “eğer siz iyiyi isterseniz, insanlar da iyi olur” der. Konfüçyüs insanların doğuştan eşit olduğuna inanırdı; eğitime ilişkin tüm görüşleri sonraki yüzyıllarda Çin’in eğitim siyasetini etkileyen önemli bir faktör oldu.

KONFÜÇYÜS VE ESKİ YUNAN

Konfüçyüsçü düşünce ile eski Yunan’da M.Ö. 6-5. yüzyıllarda ortaya çıkan Sokrates öncesi filozoflarının kimi düşüncesi arasında büyük benzerlikler vardır. Bu filozoflardan Anaximenes (M.Ö. 585-528) insan ruhu ile doğanın, bir bütün olarak tek bir ortamı paylaştığını öğretmişti. Pythagoras (M.Ö. 571-496) tinsel saflığı korumak üzere töreleştirilmiş davranış biçimleri geliştirmiş; matematikle kavranan göksel uyum ile insan ruhu arasında bir ahenk olması gerektiğini söylemişti. Herakleitos ise (M.Ö. 504) Logos düşüncesini bir tür evrensel adaleti ya da denkliği korumaya yarayan, dengeli geliş gidiş ilkesini atmıştı ortaya. Konfüçyüs’ün kişiliği, alçakgönüllü bilgeliği, kendini öğretmeye adayışı, Sokrates’in benzer özellikleriyle karşılaştırıla gelmiştir. Konfüçyüs: “Sana bilmenin ne olduğunu söyleyeyim mi? Bildiğin zaman bildiğini, bilmediğinde de bilmediğini söylemek, işte bilgi budur” demiştir.

KONFÜÇYÜSÇÜLÜĞÜN TARİHİ SERÜVENİ

Konfüçyüs’ün M.Ö. 479’da Çiyu-fu’da ölümünden sonra öğrencileri onun öğretisini sessiz sedasız sürdürdü. İki önemli izleyicisi Mensiyüs ile Hsun Tzu, Konfüçyüsçü düşünceye kendi fikirlerini, kendi vurgularını da katarak, seçkinlerin eğiticisi oldu. Onların çağı yöneticilerin saraylarında ahlak ile siyasete ilişkin pek çok düşünsel tartışmanın geliştiği bir dönemdi. Tartışmalar düzenlenir, bilgili kişiler davet edilirdi. Han Hanedanlığı döneminde (M.Ö. 206- MS 9) Konfüçyüsçü düşünce yeniden canlandı. Eski yazılardan parçalar derlenip elden geçirildi ve Hıristiyanlığın ilk yıllarında Budacılığın da Çin’e ulaşmasına karşın, Konfüçyüsçü düşünceler yeniden yaygın kabul gördü. Konfüçyüsçülük, Çin kültüründeki ana akışın bir parçası olarak varlığını sürdürdü. Eğitimin Konfüçyüsçü temel yapıtlara dayanmasından ötürü halk arasında yayıldı. Böylece Konfüçyüsçülük geniş, değişken bir ülkede yaşayan milyonlarca insanı birleştirdi. Konfüçyüs ile izleyicilerine atfedilen özdeyişlerle öğretiler, M.Ö. 6. yüzyıldan 1911’de Ch’ing Hanedanlığı’nın kaldırılışına kadar geçen 25 yüzyıl boyunca, Çin’in ahlaksal, toplumsal, siyasal yapısını biçimlendirdi. Çin İmparatorluğu’nun neredeyse tüm kurumları, gelenekleri, amaçları, özlemleri Konfüçyüs’ün erdemli birey, erdemli toplum anlayışına dayanıyordu. 20. yüzyılın ilk yıllarına kadar Çin’de eğitim, hemen hemen tümüyle, Konfüçyüs’ün ilkelerine göre biçimlendirilmişti. 1313’ten 1905’e kadar sürdürülen devlet sınavları Konfüçyüs’ün “Dört Kitap” diye bilinen yapıtlarını okumayı gerektiriyordu. 20. yüzyıl ortalarında Çin’de Konfüçyüsçülük neredeyse tümden yadsınmıştır. 1960 Kültür Devriminin, Halk Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ortaya çıkan Konfüçyüs karşıtı eleştirileri pekiştirmesine karşın, Konfüçyüsçülüğü ortadan kaldırmayı hedefleyen yenilikler de Konfüçyüsçülük çizgisine uydu.

SEÇMELER

İyi yaşamayı sonraya bırakan; yolunda ırmağa rastlayıp da akıp geçmesini bekleyen adama benzer. Irmak hiç durmadan akıp gidecektir.

Erdemsiz bir insan mahrumiyete fazla tahammül edemez; nasıl ki mutluluk içindeyken bile rahat edemezse. Fakat erdemli insanın barındığı yer yine erdemin içindedir, akıl sahipleri hep bunu arar.

Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir.

Düşünmeden öğrenmek faydasızdır. Öğrenmeden düşünmekse tehlikeli.

Karanlığa söveceğine kalk bir mum yak.

Bildiğini bilenin arkasından gidiniz. Bildiğini bilmeyeni uyandırınız. Bilmediğini bilene öğretiniz. Bilmediğini bilmeyenden kaçınız.

Kamil insan; kişisel olarak ciddi, büyüklere hizmet ederken saygıyı elden bırakmayan, halka karşı çok nazik olan ve onları yönetirken de adaletli davranan kişidir.

Bir cevap yazın